İsrail ve ABD’nin İran’a Saldırısı Hakkında Görüşümüz: NE BOMBALAR NE DE MOLLALAR!
25Haziran2025,Çarşamba
Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun 21 Haziran günü gerçekleştirdiği “Kadınların Gözünden İsrail’in İran’a Saldırısı ve Bölgenin Geleceği” konulu çevrimiçi toplantıya katılan kadınlar, “ne İsrail ve ABD’nin saldırganlığı, ne de baskıcı molla rejimini istiyoruz” dediler. Bölgede kadınların eşit ve özgür olacağı demokratik bir düzeni kurmak için mücadele etmeye devam edeceklerini dile getirdiler.
ABD ve İsrail, İran’daki nükleer tesisleri hedef alarak, rejim değiştirme hedefli politikalarını normalleştirmeye çalışırken; evrensel insan hakları ve savaş hukuku dahil tüm uluslararası hukuk ilkelerini ihlal ederken düzenlenen toplantıya, İranlı ve Türkiyeli gazeteci, insan hakları savunucuları ve akademisyenler konuk konuşmacı olarak katıldı. Toplantıya katılan kadınlar, ABD, İsrail ve müttefiklerinin Orta Doğu’da on yıllardır yürüttüğü emperyalist bölüşüm savaşlarına ve radikal dinci, baskıcı tüm rejimlere HAYIR dediler.
Gazze'deki soykırım, Afganistan'daki "gender apartheid", Suriye'de Alevi kadınların kaçırılması ve devam eden Alevilere ve diğer azınlıklara yönelik katliamlar, Türkiye’de kadınların barış talebine kadar pek çok konuyu değerlendiren katılımcılar; bölgede kadın haklarının emperyalist çıkar ve stratejiler için araçsallaştırılmasına hep birlikte karşı durmak gerektiğini vurguladılar.
İslam Yasaları Altında Yaşayan Kadınlar Ağı (Women Living Under Muslim Laws) üyesi ve siyaset bilimci Mona Tajali; Mahsa Amini’nin öldürülmesi üzerine başlayan protestolar sonrasında rejimin baskısını arttırdığını, İran halkını, özellikle kadınları zapturapt altına almaya çalıştığını, ancak buna rağmen büyük riskleri göze alan özgürlük yanlılarının direnişinin 2022’den bu yana hız kesmeden devam ettiğini belirterek, “Şimdi İsrail saldırısı sivil direnişi durdurdu. İran halkı özellikle kadın ve öğrenci hareketleri, bir taraftan teokrasi, diğer taraftan militer şiddet arasında kaldı. Bu şiddet ve işgal asla özgürlük ve demokrasi getirmez.” dedi.
Daha sonra söz alan İran İçin Adalet (Justice for Iran) kurucusu Shadi Sadr, “Geçen 10 günde iki ateş arasında kaldık. Biz aslında 46 yıldan beri bir savaşın içindeyiz. İslam Cumhuriyeti'nin kurulmasından bu yana demokrasi ve özgürlük mücadelesinde sayısız güzel hayatı kaybettik…” diyerek; uluslararası adalet sisteminin yaşadıkları zulüm ve insan hakları ihlalleri karşısında ne kadar aciz ve umursamaz olduğunu gördüklerini, bugün İsrail saldırılarına ilişkin İran içinde ve dışında birçok insanın doğal olarak sevinç ve rahatlama hissettiğini belirtti.
Ancak milyonlarca İranlı’nın aynı zamanda İsrail’in aylardır hatta yıllardır tüm dünyanın gözü önünde Filistin’de uyguladığı işgal ve soykırımı dert ettiğini belirterek; “aynı taktik ve yöntemlerin İranlılar’a karşı da kullanılabileceğine şüphe yok. Bu savaşta ne İslam Cumhuriyeti'nin ne de İsrail'in yanında yer alabiliriz. Bu bizim savaşımız değil. Ancak sevdiklerimiz iki suçlu devlet tarafından rehin alındığı için bizim savaşımız haline geliyor. Bu koşullar altında ahlaki olan tek yol, savaşa ve İslam Cumhuriyeti'ne hayır demek için birleşik bir cephe oluşturmaktır.” dedi.
Shadi Sadr sözlerine, her iki suçlu rejimi dünyanın ilerici insanlarının ve EŞİK gibi güçlü kadın hareketlerinin durdurabileceğini, uluslararası camianın hem ABD-İsrail'in savaşı durdurması, hem de iktidardaki rejimin iktidarı terk etmesi için baskı yapmasını, Birleşmiş Milletler'in ise İran’da özgür ve adil seçimlerin yapılmasına ön ayak olmasını beklediklerini ekledi. Sadr ayrıca, İran halkının yüzde 85’inin Şah Rıza Pehlevi’nin oğlunun kuracağı geçiş hükümetini desteklediğine ilişkin soru üzerine; bunun İsrail lobisi tarafından uydurulmuş bir palavra olduğunu belirterek “ABD tarafından İran’a yerleştirilecek bir kukla hükümeti kesinlikle istemiyor İran halkı; 46 yıldır bunun için mücadele vermedi.” dedi.
İranlı kadın gazeteci Chista ise; çeşitli medya araçlarına savaşın kadınlar açısından konuşulmayan taraflarını yazdığını belirterek “İran’da kadınlar 46 senedir kendilerini işgal altında hissediyorlar; bu bir gerçek; ama yine de bombalar altında kalmak çok başka bir şey. Mesela, son 10 günde birçok hamile kadının düşük yaptığı haberleri ile karşılaştım. Çocukların ‘Anne biz öleceğiz mi?’ gibi sorularına onlar cevap veriyor. Bu ağır duygusal yükü kadınlar üstleniyor.” dedi. İran'da kadınların çok büyük bir kısmının kayıt dışı gündelik işlerde çalıştığını, bunun, bir gün çalışmıyorlarsa o gün yemek yiyemiyorlar anlamına geldiğini ekledi.
Şu an İran toplumunun çok büyük bir ikilem yaşadığını belirten Chista; dışarıdan bakanların bunu anlamasının zor olduğunu belirterek; son 10 günde konuştuğu bazı insanların “bombalar hükümeti götürecekse beni de götürsün sorun yok” dediklerini, bunun anlaşılır olduğunu anlattı. Bu ruh durumunu çok iyi anlamakla birlikte “politik açıdan asla anlamıyorum. Bombalar nasıl olur da daha iyi bir hayata sebep olabilir ki? Özellikle bir ülkenin altyapısını hedef aldıktan sonra?” diye ekledi.
Son olarak; İran’da on yıllardır mücadele veren kadınların “Kadın Yaşam Özgürlük” sloganını Netenyahu'dan duyunca çok sinirlendiklerini “Bomba atıyor sonra yaşam diyor! Anlamak mümkün değil.” dedi.
Daha sonra söz alan bir çok konuşmacı da, EŞİK’in 17 Haziran’da yayımladığı bildirisinde de vurgulandığı gibi; “İran'a saldıranlar ve saldırıyı destekleyenler İslamcı rejimin kadın karşıtı politikalarını kendi işgalci politikalarına meşruiyet kazandırmak için kullanıyor” gerçeğine değinerek Mahsa Amini adını ve Jin Jiyan Azadi (Kadın Yaşam Özgürlük) sloganını savaş suçlusu soykırımcı Netenyahu’nun ağzından duymakla ilgili rahatsızlıklarını ifade ettiler ve ikiyüzlü, eril, dinleri ve mezhepleri siyasi çıkarlar için kullanan her türlü rejime karşı kadınların bölgede ve tüm dünyada ortak mücadelesinin önemine vurgu yaptılar.
Toplantının moderasyonunu yapan sosyolog ve EŞİK gönüllüsü Dr. Özlem Altıok: “İran'daki Molla rejiminin kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak gördüğü, eşitlik karşıtı pek çok uygulaması olduğu, özgürlükleri için mücadele eden kadınlara ve herkese zulmettiği doğru. Ancak sömürgeci işgalci devletlerin bu durumu umursamadığı ancak kullanmak istediği çok açık.” dedi. Taliban’ın Afganistanlı kadınlara uyguladığı baskıyı Afganistan’ın işgalini meşrulaştırmak için kullanan ABD’nin kadınlara özgürlük bir tarafa, derinleşen yoksulluk ve korkunç hak ihlalleri getirdiğini vurguladı. Bombalarla gerçekleştirilen rejim değişikliklerinin somut sonuçlarını – HTŞ yönetimindeki Suriye’de kaçırılan Alevi kadınları ve sessiz sedasız süren katliamları, Afganistan’da dünyanın tanık olduğu en kadın düşmanı Taliban rejiminin hüküm sürdüğünü – hatırlattı.
Katılımcılar arasında yer alan siyaset bilimci ve hukukçu; Neval Oğan Balkız; Barışa İhtiyacım Var İnisiyatifinden Feride Eralp; Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, Erzurum Milletvekili ve Halkların Demokratik Kongresi eş sözcüsü Meral Danış Beştaş; Cumhuriyet Halk Partisi MYK üyesi ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'ndan sorumlu gölge bakanı Aylin Nazlıaka, gazeteci Hamide Rencüş; Kaos GL ve Kadının İnsan Hakları Derneği’nden Özlem Şen; ve Umudun Kadınları Derneği’nden Şule Sepin, ve 100’e yakın kadının söz alarak ya da sohbetten görüş belirterek katıldığı toplantı EŞİK gönüllüsü Av. Hülya Gülbahar’ın son sözü almasıyla sona erdi.
Gülbahar; “Kadınlar, tüm bölgeyi bir cehenneme çeviren, gelecek kaygısı, üçüncü dünya savaşı kaygısı, nükleer kirlilik, radyasyon ve bomba tehditleri altında hayat sürmeye çalışıyor. Uluslararası kamuoyunun Suriye'de Alevi kadınlara yönelik saldırıları, Gazze'deki soykırım ve şimdi de İran'a siviller dahil yapılan saldırıları seyrediyor olması 21. yüzyılda kabul edilebilir değil. Daha geniş, uluslararası bir toplantıda başka neler yapabileceğimizi konuşalım.” dedi.
Toplantıya katılan kadınlar, sadece savaşın durması için değil; tüm dünyada kalıcı ve sürdürülebilir bir barışın kurulması, kaynakların başta çocuk ve kadınlar olmak üzere tüm insanlığın refahı için kullanılması, bunun için küresel kadın dayanışma ağları oluşturularak dünya kamuoyunun daha duyarlı olmasının sağlanması gereğini vurguladılar.
EŞİK, savaşların durması, ülke içinde ve dışında kalıcı bir barışın inşası için çalışmaya devam edecek.
İsrail ve ABD’nin İran’a Saldırısı Hakkında Görüşümüz: NE BOMBALAR NE DE MOLLALAR!
Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun 21 Haziran günü gerçekleştirdiği “Kadınların Gözünden İsrail’in İran’a Saldırısı ve Bölgenin Geleceği” konulu çevrimiçi toplantıya katılan kadınlar, “ne İsrail ve ABD’nin saldırganlığı, ne de baskıcı molla rejimini istiyoruz” dediler. Bölgede kadınların eşit ve özgür olacağı demokratik bir düzeni kurmak için mücadele etmeye devam edeceklerini dile getirdiler.
ABD ve İsrail, İran’daki nükleer tesisleri hedef alarak, rejim değiştirme hedefli politikalarını normalleştirmeye çalışırken; evrensel insan hakları ve savaş hukuku dahil tüm uluslararası hukuk ilkelerini ihlal ederken düzenlenen toplantıya, İranlı ve Türkiyeli gazeteci, insan hakları savunucuları ve akademisyenler konuk konuşmacı olarak katıldı. Toplantıya katılan kadınlar, ABD, İsrail ve müttefiklerinin Orta Doğu’da on yıllardır yürüttüğü emperyalist bölüşüm savaşlarına ve radikal dinci, baskıcı tüm rejimlere HAYIR dediler.
Gazze'deki soykırım, Afganistan'daki "gender apartheid", Suriye'de Alevi kadınların kaçırılması ve devam eden Alevilere ve diğer azınlıklara yönelik katliamlar, Türkiye’de kadınların barış talebine kadar pek çok konuyu değerlendiren katılımcılar; bölgede kadın haklarının emperyalist çıkar ve stratejiler için araçsallaştırılmasına hep birlikte karşı durmak gerektiğini vurguladılar.
İslam Yasaları Altında Yaşayan Kadınlar Ağı (Women Living Under Muslim Laws) üyesi ve siyaset bilimci Mona Tajali; Mahsa Amini’nin öldürülmesi üzerine başlayan protestolar sonrasında rejimin baskısını arttırdığını, İran halkını, özellikle kadınları zapturapt altına almaya çalıştığını, ancak buna rağmen büyük riskleri göze alan özgürlük yanlılarının direnişinin 2022’den bu yana hız kesmeden devam ettiğini belirterek, “Şimdi İsrail saldırısı sivil direnişi durdurdu. İran halkı özellikle kadın ve öğrenci hareketleri, bir taraftan teokrasi, diğer taraftan militer şiddet arasında kaldı. Bu şiddet ve işgal asla özgürlük ve demokrasi getirmez.” dedi.
Daha sonra söz alan İran İçin Adalet (Justice for Iran) kurucusu Shadi Sadr, “Geçen 10 günde iki ateş arasında kaldık. Biz aslında 46 yıldan beri bir savaşın içindeyiz. İslam Cumhuriyeti'nin kurulmasından bu yana demokrasi ve özgürlük mücadelesinde sayısız güzel hayatı kaybettik…” diyerek; uluslararası adalet sisteminin yaşadıkları zulüm ve insan hakları ihlalleri karşısında ne kadar aciz ve umursamaz olduğunu gördüklerini, bugün İsrail saldırılarına ilişkin İran içinde ve dışında birçok insanın doğal olarak sevinç ve rahatlama hissettiğini belirtti.
Ancak milyonlarca İranlı’nın aynı zamanda İsrail’in aylardır hatta yıllardır tüm dünyanın gözü önünde Filistin’de uyguladığı işgal ve soykırımı dert ettiğini belirterek; “aynı taktik ve yöntemlerin İranlılar’a karşı da kullanılabileceğine şüphe yok. Bu savaşta ne İslam Cumhuriyeti'nin ne de İsrail'in yanında yer alabiliriz. Bu bizim savaşımız değil. Ancak sevdiklerimiz iki suçlu devlet tarafından rehin alındığı için bizim savaşımız haline geliyor. Bu koşullar altında ahlaki olan tek yol, savaşa ve İslam Cumhuriyeti'ne hayır demek için birleşik bir cephe oluşturmaktır.” dedi.
Shadi Sadr sözlerine, her iki suçlu rejimi dünyanın ilerici insanlarının ve EŞİK gibi güçlü kadın hareketlerinin durdurabileceğini, uluslararası camianın hem ABD-İsrail'in savaşı durdurması, hem de iktidardaki rejimin iktidarı terk etmesi için baskı yapmasını, Birleşmiş Milletler'in ise İran’da özgür ve adil seçimlerin yapılmasına ön ayak olmasını beklediklerini ekledi. Sadr ayrıca, İran halkının yüzde 85’inin Şah Rıza Pehlevi’nin oğlunun kuracağı geçiş hükümetini desteklediğine ilişkin soru üzerine; bunun İsrail lobisi tarafından uydurulmuş bir palavra olduğunu belirterek “ABD tarafından İran’a yerleştirilecek bir kukla hükümeti kesinlikle istemiyor İran halkı; 46 yıldır bunun için mücadele vermedi.” dedi.
İranlı kadın gazeteci Chista ise; çeşitli medya araçlarına savaşın kadınlar açısından konuşulmayan taraflarını yazdığını belirterek “İran’da kadınlar 46 senedir kendilerini işgal altında hissediyorlar; bu bir gerçek; ama yine de bombalar altında kalmak çok başka bir şey. Mesela, son 10 günde birçok hamile kadının düşük yaptığı haberleri ile karşılaştım. Çocukların ‘Anne biz öleceğiz mi?’ gibi sorularına onlar cevap veriyor. Bu ağır duygusal yükü kadınlar üstleniyor.” dedi. İran'da kadınların çok büyük bir kısmının kayıt dışı gündelik işlerde çalıştığını, bunun, bir gün çalışmıyorlarsa o gün yemek yiyemiyorlar anlamına geldiğini ekledi.
Şu an İran toplumunun çok büyük bir ikilem yaşadığını belirten Chista; dışarıdan bakanların bunu anlamasının zor olduğunu belirterek; son 10 günde konuştuğu bazı insanların “bombalar hükümeti götürecekse beni de götürsün sorun yok” dediklerini, bunun anlaşılır olduğunu anlattı. Bu ruh durumunu çok iyi anlamakla birlikte “politik açıdan asla anlamıyorum. Bombalar nasıl olur da daha iyi bir hayata sebep olabilir ki? Özellikle bir ülkenin altyapısını hedef aldıktan sonra?” diye ekledi.
Son olarak; İran’da on yıllardır mücadele veren kadınların “Kadın Yaşam Özgürlük” sloganını Netenyahu'dan duyunca çok sinirlendiklerini “Bomba atıyor sonra yaşam diyor! Anlamak mümkün değil.” dedi.
Daha sonra söz alan bir çok konuşmacı da, EŞİK’in 17 Haziran’da yayımladığı bildirisinde de vurgulandığı gibi; “İran'a saldıranlar ve saldırıyı destekleyenler İslamcı rejimin kadın karşıtı politikalarını kendi işgalci politikalarına meşruiyet kazandırmak için kullanıyor” gerçeğine değinerek Mahsa Amini adını ve Jin Jiyan Azadi (Kadın Yaşam Özgürlük) sloganını savaş suçlusu soykırımcı Netenyahu’nun ağzından duymakla ilgili rahatsızlıklarını ifade ettiler ve ikiyüzlü, eril, dinleri ve mezhepleri siyasi çıkarlar için kullanan her türlü rejime karşı kadınların bölgede ve tüm dünyada ortak mücadelesinin önemine vurgu yaptılar.
Toplantının moderasyonunu yapan sosyolog ve EŞİK gönüllüsü Dr. Özlem Altıok: “İran'daki Molla rejiminin kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak gördüğü, eşitlik karşıtı pek çok uygulaması olduğu, özgürlükleri için mücadele eden kadınlara ve herkese zulmettiği doğru. Ancak sömürgeci işgalci devletlerin bu durumu umursamadığı ancak kullanmak istediği çok açık.” dedi. Taliban’ın Afganistanlı kadınlara uyguladığı baskıyı Afganistan’ın işgalini meşrulaştırmak için kullanan ABD’nin kadınlara özgürlük bir tarafa, derinleşen yoksulluk ve korkunç hak ihlalleri getirdiğini vurguladı. Bombalarla gerçekleştirilen rejim değişikliklerinin somut sonuçlarını – HTŞ yönetimindeki Suriye’de kaçırılan Alevi kadınları ve sessiz sedasız süren katliamları, Afganistan’da dünyanın tanık olduğu en kadın düşmanı Taliban rejiminin hüküm sürdüğünü – hatırlattı.
Katılımcılar arasında yer alan siyaset bilimci ve hukukçu; Neval Oğan Balkız; Barışa İhtiyacım Var İnisiyatifinden Feride Eralp; Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, Erzurum Milletvekili ve Halkların Demokratik Kongresi eş sözcüsü Meral Danış Beştaş; Cumhuriyet Halk Partisi MYK üyesi ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'ndan sorumlu gölge bakanı Aylin Nazlıaka, gazeteci Hamide Rencüş; Kaos GL ve Kadının İnsan Hakları Derneği’nden Özlem Şen; ve Umudun Kadınları Derneği’nden Şule Sepin, ve 100’e yakın kadının söz alarak ya da sohbetten görüş belirterek katıldığı toplantı EŞİK gönüllüsü Av. Hülya Gülbahar’ın son sözü almasıyla sona erdi.
Gülbahar; “Kadınlar, tüm bölgeyi bir cehenneme çeviren, gelecek kaygısı, üçüncü dünya savaşı kaygısı, nükleer kirlilik, radyasyon ve bomba tehditleri altında hayat sürmeye çalışıyor. Uluslararası kamuoyunun Suriye'de Alevi kadınlara yönelik saldırıları, Gazze'deki soykırım ve şimdi de İran'a siviller dahil yapılan saldırıları seyrediyor olması 21. yüzyılda kabul edilebilir değil. Daha geniş, uluslararası bir toplantıda başka neler yapabileceğimizi konuşalım.” dedi.
Toplantıya katılan kadınlar, sadece savaşın durması için değil; tüm dünyada kalıcı ve sürdürülebilir bir barışın kurulması, kaynakların başta çocuk ve kadınlar olmak üzere tüm insanlığın refahı için kullanılması, bunun için küresel kadın dayanışma ağları oluşturularak dünya kamuoyunun daha duyarlı olmasının sağlanması gereğini vurguladılar.
EŞİK, savaşların durması, ülke içinde ve dışında kalıcı bir barışın inşası için çalışmaya devam edecek.
Yaşasın kadın dayanışması!
EŞİK - Eşitlik İçin Kadın Platformu
www.esik.org.tr
iletisim@esikplatform.net
Toplantının YouTube kaydı:
https://www.youtube.com/live/QIU0_PduQEk?feature=shared
EŞiK’in konuyla ilgili önceki bazı açıklamaları:
Yeni X hesabımız:@esikplatformu /https://x.com/esikplatformu
Diğer sosyal medya hesaplarımız:
https://bsky.app/profile/esikplatformu.bsky.social
https://www.instagram.com/esik_platform?igsh=OTlsb3d6N21ydDdh
https://www.facebook.com/share/15xNWQqFFk/?mibextid=LQQJ4d