Kanatlarımızı EŞİT, ÖZGÜR, ŞİDDETSİZ bir YAŞAM ve BARIŞ için Çırpmaya Devam Ediyoruz…
25Kasım2022,Cuma
Her yıl 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’nde, 60 yıl önce Dominik Cumhuriyeti’ni yöneten Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden, kod adları “kelebekler” olan Mirabal kızkardeşlerin dünya kadınlarına miras bıraktığı “kelebek kanatlarımızı” daha güçlü çırpıyoruz.
Dünyada ve ülkemizde, eril otoriter baskı, eşitlik karşıtlığı ve şiddet dili körüklendikçe, dayanışma ve cesaretle büyüyen mücadelemiz daha çok güçleniyor. Yasaklanan meydanlarda, içinde şiddet ve orantısız iş yükü olan evlerde, ayrımcılığın sıradanlaştırıldığı işyerlerinde, özgür düşüncenin kilit altına alınmaya çalışıldığı üniversitelerde, daha çok zenginlik uğruna yaşam kaynaklarımıza hunharca kıyılan dağlarda, derelerde ve yoksulluk kıskacındaki hayatın devam ettiği her yerde, her gün biraz daha güçlenerek direnmeye devam ediyoruz.
Dominik Cumhuriyeti’nde, cezaevindeki eşlerini ziyaretten dönerken, diktatör Trujillo’nun emriyle askerlerin tecavüzüne uğrayarak, vahşice öldürülen Mirabal kızkardeşlerin hayattan koparılması, İran’da Mahsa Amini’nin saçının birkaç teli görünecek şekilde örtünüyor diye “ahlak polisi” tarafından katledilmesi ve Türkiye’de evindeki şiddetten kurtulmak için boşanmak isteyen yüzlerce kadının, cebinde koruma kararı da varken öldürülmesi aynı sistemsel eril tahakküm zihniyet nedeniyledir. İşte bu nedenle, “kadın cinayetleri politiktir” demeye devam ediyor, kadına karşı şiddetin erkeğin “fiziksel üstünlüğünden” değil ekonomik, politik toplumsal eşitsizliklerden, cinsiyetçi, ayrımcı eril düşünce ve kültürel pratiklerden kaynaklandığını hatırlatıyoruz. Şiddetin ardındaki bu gerçekliği görmezden gelerek şiddete karşı olduğunu iddia edenlerin aynı tahakküm sistemini beslediklerinin altını çiziyoruz.
Her güne, en az üç kadının katledildiği, bir o kadarın da şüpheli şekilde “öldüğü” haberiyle başlamaya alışmayacağız, bunu kanıksamayacağız. Kadına karşı SAVAŞ ve cinskırım boyutlarına gelen kadın cinayetlerinin, ülke dışında yürütülen savaşlarla aynı yıkıcı, yok edici eril zihniyetten beslendiğinin farkında olarak, her tür savaşa karşı yaşamı savunmaya devam edeceğiz.
Kadınların salt kadın oldukları için yaşamdan koparılması karşısında sesini çıkarmayan, görevini yapmayan herkes bu büyük savaşın bir parçasıdır. Her bir kadın cinayeti haberinin ardından evinde şiddet riski olan kaç milyon kadın ve çocuğun delik deşik uykularla yaşadığını, şiddetin hayatı nasıl cehenneme çevirdiğini asla unutturmayacağız. Kadına karşı şiddetin düştüğü, kadın cinayetlerinin azaldığını iddia ederek sorumluluktan kaçmaya, kadınların hayatlarını ucuz siyaset malzemesi yapmaya çalışanları açığa çıkarmaya devam edeceğiz.
25 Kasım 2022’yi kadınların yüzyıllardır vermiş oldukları mücadelelerle, canlarıyla kazandıkları hakların bir bütün olarak tehlike altında olduğu koşullarda karşılıyoruz. Kışkırtılmış, kamu kaynaklarıyla beslenmiş, kimi temsil ettikleri belirsiz sözüm ona sivil toplum örgütlerinin gerçekleri karartma, eşitliğe, kadınlara ve LGBTİ+ varoluşa karşı bir nefret dalgası örgütleme mitingleriyle neye hizmet etmek istediklerini tüm ülkeye anlatmaya devam edeceğiz. Enes Kara’ların aile reisi eliyle intihara sürüklenmediği DEMOKRATİK, kadın ve çocukların içinde korkuyla uyumadığı ŞİDDETSİZ, eşlerin eşit sorumluluk ve sevgiyi paylaştıkları EŞİTLİĞE dayalı AİLE’nin asıl düşmanlarını tüm topluma göstermeye, bu büyük nefret oyununun hangi amaçla oynandığını ifşa etmeye devam edeceğiz.
Haklarımızdan ve hayallerimizden vazgeçmemek üzere mücadele yürütürken, Anayasa’yı uygulamayanlar ve hatta tamamen Anayasa’ya aykırı bir şekilde kadınların haklarını güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede tek adamın imzası ile çekilenler önümüze Anayasa değişikliğini dayatsalar da, temel hak ve özgürlüklerimizin referandum ve siyaset malzemesi yapılmasını kabul etmeyeceğiz. Dilimizden silinmesine çalışılan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği”ni garanti altına alan yasalara; Anayasa, Medeni Kanun, 6284, İstanbul Sözleşmesi ve diğer temel haklarla ilgili sözleşmelere DOKUNMA, UYGULA demeye devam edeceğiz. DEMOKRATİK, LAİK, BARIŞIN sağlandığı bir ülke için çalışmaktan yorulmayacağız.
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) olarak, 1 Ekim – 13 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz EŞİT, ÖZGÜR ve ŞİDDETSİZ YAŞAM Kadın Forumları’nda buluştuğumuz, her toplumsal kesimden ve her siyasetten 1400’e yakın kadınla birlikte altını bir kez daha çizdiğimiz 5 ACİL Talebimizde ısrar etmeye devam edeceğiz:
1. Eşit yurttaşlık hakkımızı aşındırmaktan vazgeçin
2. Kazanılmış haklarımızı tehdit eden söylem ve girişimlere son verin
3. Evde, işte, sokakta, tüm toplumsal yaşamda şiddetsiz bir yaşam sürme hakkımız için acil eylem planı uygulayın
4. Eğitimi eşitlikçi, ayrımcılıktan uzak, bilimsel, laik, parasız hale getirin
5. Eşit istihdam, kreş ve işyerinde şiddeti önleme mekanizmaları için etkin politikalar uygulayın.
Kanatlarımızı EŞİT, ÖZGÜR, ŞİDDETSİZ bir YAŞAM ve BARIŞ için Çırpmaya Devam Ediyoruz…
Her yıl 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’nde, 60 yıl önce Dominik Cumhuriyeti’ni yöneten Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden, kod adları “kelebekler” olan Mirabal kızkardeşlerin dünya kadınlarına miras bıraktığı “kelebek kanatlarımızı” daha güçlü çırpıyoruz.
Dünyada ve ülkemizde, eril otoriter baskı, eşitlik karşıtlığı ve şiddet dili körüklendikçe, dayanışma ve cesaretle büyüyen mücadelemiz daha çok güçleniyor. Yasaklanan meydanlarda, içinde şiddet ve orantısız iş yükü olan evlerde, ayrımcılığın sıradanlaştırıldığı işyerlerinde, özgür düşüncenin kilit altına alınmaya çalışıldığı üniversitelerde, daha çok zenginlik uğruna yaşam kaynaklarımıza hunharca kıyılan dağlarda, derelerde ve yoksulluk kıskacındaki hayatın devam ettiği her yerde, her gün biraz daha güçlenerek direnmeye devam ediyoruz.
Dominik Cumhuriyeti’nde, cezaevindeki eşlerini ziyaretten dönerken, diktatör Trujillo’nun emriyle askerlerin tecavüzüne uğrayarak, vahşice öldürülen Mirabal kızkardeşlerin hayattan koparılması, İran’da Mahsa Amini’nin saçının birkaç teli görünecek şekilde örtünüyor diye “ahlak polisi” tarafından katledilmesi ve Türkiye’de evindeki şiddetten kurtulmak için boşanmak isteyen yüzlerce kadının, cebinde koruma kararı da varken öldürülmesi aynı sistemsel eril tahakküm zihniyet nedeniyledir. İşte bu nedenle, “kadın cinayetleri politiktir” demeye devam ediyor, kadına karşı şiddetin erkeğin “fiziksel üstünlüğünden” değil ekonomik, politik toplumsal eşitsizliklerden, cinsiyetçi, ayrımcı eril düşünce ve kültürel pratiklerden kaynaklandığını hatırlatıyoruz. Şiddetin ardındaki bu gerçekliği görmezden gelerek şiddete karşı olduğunu iddia edenlerin aynı tahakküm sistemini beslediklerinin altını çiziyoruz.
Her güne, en az üç kadının katledildiği, bir o kadarın da şüpheli şekilde “öldüğü” haberiyle başlamaya alışmayacağız, bunu kanıksamayacağız. Kadına karşı SAVAŞ ve cinskırım boyutlarına gelen kadın cinayetlerinin, ülke dışında yürütülen savaşlarla aynı yıkıcı, yok edici eril zihniyetten beslendiğinin farkında olarak, her tür savaşa karşı yaşamı savunmaya devam edeceğiz.
Kadınların salt kadın oldukları için yaşamdan koparılması karşısında sesini çıkarmayan, görevini yapmayan herkes bu büyük savaşın bir parçasıdır. Her bir kadın cinayeti haberinin ardından evinde şiddet riski olan kaç milyon kadın ve çocuğun delik deşik uykularla yaşadığını, şiddetin hayatı nasıl cehenneme çevirdiğini asla unutturmayacağız. Kadına karşı şiddetin düştüğü, kadın cinayetlerinin azaldığını iddia ederek sorumluluktan kaçmaya, kadınların hayatlarını ucuz siyaset malzemesi yapmaya çalışanları açığa çıkarmaya devam edeceğiz.
25 Kasım 2022’yi kadınların yüzyıllardır vermiş oldukları mücadelelerle, canlarıyla kazandıkları hakların bir bütün olarak tehlike altında olduğu koşullarda karşılıyoruz. Kışkırtılmış, kamu kaynaklarıyla beslenmiş, kimi temsil ettikleri belirsiz sözüm ona sivil toplum örgütlerinin gerçekleri karartma, eşitliğe, kadınlara ve LGBTİ+ varoluşa karşı bir nefret dalgası örgütleme mitingleriyle neye hizmet etmek istediklerini tüm ülkeye anlatmaya devam edeceğiz. Enes Kara’ların aile reisi eliyle intihara sürüklenmediği DEMOKRATİK, kadın ve çocukların içinde korkuyla uyumadığı ŞİDDETSİZ, eşlerin eşit sorumluluk ve sevgiyi paylaştıkları EŞİTLİĞE dayalı AİLE’nin asıl düşmanlarını tüm topluma göstermeye, bu büyük nefret oyununun hangi amaçla oynandığını ifşa etmeye devam edeceğiz.
Haklarımızdan ve hayallerimizden vazgeçmemek üzere mücadele yürütürken, Anayasa’yı uygulamayanlar ve hatta tamamen Anayasa’ya aykırı bir şekilde kadınların haklarını güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede tek adamın imzası ile çekilenler önümüze Anayasa değişikliğini dayatsalar da, temel hak ve özgürlüklerimizin referandum ve siyaset malzemesi yapılmasını kabul etmeyeceğiz. Dilimizden silinmesine çalışılan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği”ni garanti altına alan yasalara; Anayasa, Medeni Kanun, 6284, İstanbul Sözleşmesi ve diğer temel haklarla ilgili sözleşmelere DOKUNMA, UYGULA demeye devam edeceğiz. DEMOKRATİK, LAİK, BARIŞIN sağlandığı bir ülke için çalışmaktan yorulmayacağız.
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) olarak, 1 Ekim – 13 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz EŞİT, ÖZGÜR ve ŞİDDETSİZ YAŞAM Kadın Forumları’nda buluştuğumuz, her toplumsal kesimden ve her siyasetten 1400’e yakın kadınla birlikte altını bir kez daha çizdiğimiz 5 ACİL Talebimizde ısrar etmeye devam edeceğiz:
1. Eşit yurttaşlık hakkımızı aşındırmaktan vazgeçin
2. Kazanılmış haklarımızı tehdit eden söylem ve girişimlere son verin
3. Evde, işte, sokakta, tüm toplumsal yaşamda şiddetsiz bir yaşam sürme hakkımız için acil eylem planı uygulayın
4. Eğitimi eşitlikçi, ayrımcılıktan uzak, bilimsel, laik, parasız hale getirin
5. Eşit istihdam, kreş ve işyerinde şiddeti önleme mekanizmaları için etkin politikalar uygulayın.
Dünyada, ülkemizde evimizde BARIŞ hâkim oluncaya dek, eril şiddete karşı mücadeleden,
Bedenlerimiz, yaşam tarzlarımız, dayanışmamıza yönelen şiddetli saldırılara karşı direnmekten,
Yasaklanan meydanlardan, şarkılarımızı söylemekten ve özgürlüğümüzden asla VAZGEÇMEYECEĞİZ.
25.11.2022
Eşitlik İçin Kadın Platformu – EŞİK
esik.org.tr
iletisim@esikplatform.net