17 Şubat 1926, ilk Medeni Yasa’nın kabul tarihi. 1 Ocak 2002, eşitlikçi aile yapısını güçlendiren Medeni Yasa’nın yürürlük tarihi.
Bugün 17 Şubat 2022 ve Medeni Yasa’nın çeşitli hükümleri kadınlar ve çocuklar aleyhine değiştirilmek isteniyor. Medeni Yasa tehlikede.
2010 yılında kadın erkek eşit değildir söylemiyle başlayıp, 2012 yılında kürtajın yasaklanmak istenmesiyle devam eden ve 2016 yılında TBMM Boşanmaların Araştırılması Komisyonu Raporuyla bir hükümet programına dönüşen kadın-erkek eşitliğine karşı ideolojik saldırılar bugün Medeni Yasa’yı bütünüyle hedef almaktadır. Medeni yasanın, eşitlikçi aile modeli yok edilmeye çalışılmaktadır. Boşanma halinde kadına bağlanan yoksulluk nafakasının sınırlandırılması ile başlayıp aile reisliğinin geri getirilmesine, medeni yasanın değiştirilmesi ve hatta tamamen yürürlükten kaldırılmasına kadar uzanan talepler, iktidar medyası ve ne yazık ki kimi muhalefet medyasında da geniş yer bulmaktadır.
Yurttaşların yasası olan Medeni Kanun, 17 Şubat 1926’da kabul edilmişti. Böylece Türkiye’de ilk kez kişiler arası ilişkilerin hukuku öngörülebilir, açık, nesnel ve bütün halinde bir yasayla düzenlenmişti. 1926 öncesinde kişiler hukuku, aile hukuku ve miras hukuku büyük ölçüde şeri hükümlere dayanıyordu ve kadınlar eşit yurttaş değildi. Medeni Yasa her şeyden önce kişileri cinsiyetinden, inancından, yaşından ya da soyundan bağımsız olarak eşit özne olarak kabul etmiştir.
Bu nedenle Medeni Yasa, cumhuriyetin laik niteliğini özel yaşama taşıyan en önemli yasadır. Medeni Yasa’nın gerekçesinde, laikliğin neden yaşamsal olduğu dinlerin değişmez hükümler getirdiği, ancak yaşamın ilerlediği, ihtiyaçların hızla değiştiği, bu nedenle laikliğin, yaşamın içindeki dönüşüme karşılık geldiği şeklinde açıklanır.
Medeni Yasa, bireyleri, en çok da kadınları ve çocukları, aile içinde iktidarı elinde bulunduranlara karşı korur; bu sebeple, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından yaşamsal önem taşır. Kişilerin devletle olan ilişkisinden çok, kişilerin kendi aralarındaki ilişkileri düzenler. Özel ilişkilerde hukukun üstünlüğünü Medeni Yasa güvenceye alır.
Laiklik, kamusal ilişkiler kadar özel ilişkileri de düzenleyen bir ilkedir. Evlenme yaşı, evlenme ve boşanma prosedürleri, aile konutu üzerinde tasarruf konusu, evlilik içinde edinilen malların kime ait olacağı konuları kişisel hayatlarla ilgili, ancak politik konulardır. Kişisel özgürlüklerin kısıtlanmasında, aile içi ilişkilerin düzenlenmesinde hangi kuralların, hangi gerekçe ile uygulanacağı yaşamsal bir tercihtir. Türkiye bu seçimi 96 yıl önce yapmış, dini kurallar yerine bilime ve akla dayalı laik hukuk düzenini seçmiştir.
Laiklik yaşamsaldır, çünkü toplumsal normların, geleneklerin, dinin, ataerkil düzenin meydana getirdiği eşitsiz güç ilişkilerini eşitlik yönünde dönüştürebilmenin tek yolu budur. Laiklik bilimdışılığı ve keyfiliği ortadan kaldırır; yurttaşları kamusal veya özel alanda iktidarı elinde bulunduranların insafına terk etmez. Eşitliği, adaleti, özgürlüğü sağlayabilmek için bilimsel kurallar çerçevesinde değişim ve dönüşümü mümkün kılar.
Tam da bu nedenle Medeni Yasa’daki aile hukuku bölümü 2002 yılında yeniden düzenlenmiş, günün ihtiyaçlarına uygun hale getirilmiştir. Aile reisliğine dayalı aile modeli terkedilerek, haklar ve sorumluluklarda eşitlik ilkesine dayalı bir aile modeli getirilmiştir. 1 Ocak 2002’de yürürlüğe giren yeni Medeni Yasa ile, ev içi emeğin ve çocuk bakımının yasal karşılığı tanınmış, edinilmiş mallara katılma rejimi ile eşit paylaşım ilkesi getirilmiştir. Evlilik süresince sarf edilen fiziksel ve duygusal emek sayesinde, erkeklerin zorunlu masraflarından tasarruf ederek zenginleştiği, kadınların ise emeklerini ve hayatlarını vererek yoksullaştığı cinsiyetçi aile sisteminin sona ermesi yasal güvenceye kavuşturulmuştu.
Medeni Yasa Diyanetin Görüşlerine Göre Değiştirilmek İsteniyor
Ancak bugün, Medeni Yasa’nın içerdiği eşitlik ve eşler arasında dayanışmaya dayalı aile modeli, toplumu yanıltıcı argümanlar ileri sürülerek yok edilmeye çalışılmaktadır.
11 Ocak günü Cumhurbaşkanlığı’nda düzenlenen bir toplantıda, nafaka dahil yapılacak Medeni Yasa değişiklikleri ele alınmıştır. Cumhurbaşkanlığı, konunun birincil muhatabı olan baroların ve kadın örgütlerinin görüşlerine başvurmaz iken, toplantıya Diyanet İşleri Başkanlığı’nı davet ederek, atılacak adımın niteliğini kamuoyuna göstermiştir.
Cumhurbaşkanlığı’nda yapılan bu toplantının ardından 8 Şubat günü Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı taslağın kimi başlıkları basına yansımıştır. Böylece görülmüştür ki Medeni Yasa, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da yıllardır çeşitli vesilelerle vurguladığı İslami ilkelere paralel bir şekilde parça parça değiştirilmek istenmektedir.
Örneğin, Diyanet yayınlarında yıllardır sürekli olarak boşanan kadınlar için nafakanın eski eşten gebe olup olmadığının anlaşılma süresi olan iddet müddetince (3-4 ay) ödenmesi gerektiği dile getirilmektedir. Daha fazla nafaka ödemenin haram olduğu söylenerek nafaka yükümlüsü erkekler kadınlara karşı kışkırtılmakta, nafaka ödememeye teşvik edilmektedir. Nitekim bu kışkırtmalar sonucunda, nafaka ödenirken “haram olsun” “sadaka olsun” gibi söylemler yaygınlaşmıştır. Öte yandan, yine Diyanet yayınlarında kız çocukları için 9, erkek çocukları için 12 yaşına kadar nafaka ödenmesinin yeterli olacağı belirtilmektedir.
Nafaka konusunda yapılmak istenen değişiklikler ile Diyanet’in bu görüşlerine yaklaşma yönünde adımlar atılacağı görülmektedir. Buna göre, boşanmaları hızlandırıyoruz diyerek dava süresince ödenen tedbir nafakası hakkı tamamen ortadan kaldırılacak. Boşanma sonucunda bağlanan yoksulluk nafakası evlilik süresine bağlı olarak 5-7 yıl olacak. 30-40 yıllık evliliklerde bile en çok 12 yıl olarak sınırlandırılacak. Ancak soyut bir “iş imkanı olması” kavramı ile daha süresi bitmeden nafakanın kesilmesi yolu açılacak. 18 yaşını tamamlamış çocukların eğitim sürecindeki nafakası da kesilebilecek. Yasa geriye doğru uygulanacak, kadın ve çocuklara şu anda ödenmekte olan nafakalar kesilecek.
Bilindiği gibi Diyanet sık sık erkeğin “boş ol” demesiyle boşanmanın gerçekleşeceği hakkında fetvalar yayınlamaktadır. Diyanet, telefon, SMS, faks ve internet gibi farklı iletişim araçlarıyla da boşanmanın gerçekleşebileceğini, kadının gıyabında da boşanabileceğini belirtmektedir. Gündemdeki Medeni Yasa değişikliği taslağında da boşanmalar hızlandırılmaktadır. Buna göre, açılan davada hemen boşanma kararı verilecek; kadının ve çocukların nafakası, velayetin kimde olacağı, kadının tazminat ve diğer alacakları yıllar süren davaların sonucuna bırakılacaktır. Hemen boşanma olacağı için, kadın ve çocuklar da aile konutundan hemen çıkarılacak, nafaka bile bağlanmadan sokağa atılacaktır.
Getirilmek istenen aile arabuluculuğu ve illerde kurulacak “Sulh Komisyonları” da, aile hukuku konusunda yargıyı devre dışı bırakma tehlikesini barındırmaktadır. Bu iki girişim de, evlenirken kıyılacak müftülük nikahında olduğu gibi, boşanırken de dini hükümler ve dini görevlilerin devreye sokulacağı bir sisteme doğru büyük bir adım olacaktır.
Medeni Yasa ile elde edilen kazanımlar bütündür, bu bütünün bir parçasına yönelen bir saldırı aslında bütünü hedef almıştır. Sadece nafaka değil, kadınların izin almadan çalışma hakkı, yerleşim yerini izin almadan belirleme hakkı, aile konutunu birlikte seçme hakkı; mirasta, mülkiyet hakkında, evlilik içi edinilen malların paylaşımında eşitlik, evlilik birliğini yönetmede, evlat edinmede, velayette veya vasi olmada eşitlik gibi basitçe yasa önünde eşitliği sağlayan haklar da tehlikededir.
Medeni Yasa ile birlikte anayasal laiklik ilkesi de tehlikededir.
1926 tarihli Medeni Yasa’nın gerekçesinde de belirtildiği üzere“Dinin hüküm halinde kanunlara girmesi tarihin akışında çoğu kez hükümdarların, zorbaların, güçlülerin keyif ve isteklerini tatmine aracı olması sonucunu getirmiştir”.
Buna izin vermeyeceğiz.
Yaşam için, özgürlük için, eşitlik için laiklikten vazgeçmiyoruz. Laiklik ilkesini özel hayatta güvenceye alan Medeni Yasa’yı savunuyoruz.
Medeni Yasa benim! Medeni Yasa tehlikedeyse, ben de tehlike altındayım, yaşamım tehlike altında!
Medeni Yasa Benim!
17 Şubat 1926, ilk Medeni Yasa’nın kabul tarihi.
1 Ocak 2002, eşitlikçi aile yapısını güçlendiren Medeni Yasa’nın yürürlük tarihi.
Bugün 17 Şubat 2022 ve Medeni Yasa’nın çeşitli hükümleri kadınlar ve çocuklar aleyhine değiştirilmek isteniyor. Medeni Yasa tehlikede.
2010 yılında kadın erkek eşit değildir söylemiyle başlayıp, 2012 yılında kürtajın yasaklanmak istenmesiyle devam eden ve 2016 yılında TBMM Boşanmaların Araştırılması Komisyonu Raporuyla bir hükümet programına dönüşen kadın-erkek eşitliğine karşı ideolojik saldırılar bugün Medeni Yasa’yı bütünüyle hedef almaktadır. Medeni yasanın, eşitlikçi aile modeli yok edilmeye çalışılmaktadır. Boşanma halinde kadına bağlanan yoksulluk nafakasının sınırlandırılması ile başlayıp aile reisliğinin geri getirilmesine, medeni yasanın değiştirilmesi ve hatta tamamen yürürlükten kaldırılmasına kadar uzanan talepler, iktidar medyası ve ne yazık ki kimi muhalefet medyasında da geniş yer bulmaktadır.
Yurttaşların yasası olan Medeni Kanun, 17 Şubat 1926’da kabul edilmişti. Böylece Türkiye’de ilk kez kişiler arası ilişkilerin hukuku öngörülebilir, açık, nesnel ve bütün halinde bir yasayla düzenlenmişti. 1926 öncesinde kişiler hukuku, aile hukuku ve miras hukuku büyük ölçüde şeri hükümlere dayanıyordu ve kadınlar eşit yurttaş değildi. Medeni Yasa her şeyden önce kişileri cinsiyetinden, inancından, yaşından ya da soyundan bağımsız olarak eşit özne olarak kabul etmiştir.
Bu nedenle Medeni Yasa, cumhuriyetin laik niteliğini özel yaşama taşıyan en önemli yasadır. Medeni Yasa’nın gerekçesinde, laikliğin neden yaşamsal olduğu dinlerin değişmez hükümler getirdiği, ancak yaşamın ilerlediği, ihtiyaçların hızla değiştiği, bu nedenle laikliğin, yaşamın içindeki dönüşüme karşılık geldiği şeklinde açıklanır.
Medeni Yasa, bireyleri, en çok da kadınları ve çocukları, aile içinde iktidarı elinde bulunduranlara karşı korur; bu sebeple, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından yaşamsal önem taşır. Kişilerin devletle olan ilişkisinden çok, kişilerin kendi aralarındaki ilişkileri düzenler. Özel ilişkilerde hukukun üstünlüğünü Medeni Yasa güvenceye alır.
Laiklik, kamusal ilişkiler kadar özel ilişkileri de düzenleyen bir ilkedir. Evlenme yaşı, evlenme ve boşanma prosedürleri, aile konutu üzerinde tasarruf konusu, evlilik içinde edinilen malların kime ait olacağı konuları kişisel hayatlarla ilgili, ancak politik konulardır. Kişisel özgürlüklerin kısıtlanmasında, aile içi ilişkilerin düzenlenmesinde hangi kuralların, hangi gerekçe ile uygulanacağı yaşamsal bir tercihtir. Türkiye bu seçimi 96 yıl önce yapmış, dini kurallar yerine bilime ve akla dayalı laik hukuk düzenini seçmiştir.
Laiklik yaşamsaldır, çünkü toplumsal normların, geleneklerin, dinin, ataerkil düzenin meydana getirdiği eşitsiz güç ilişkilerini eşitlik yönünde dönüştürebilmenin tek yolu budur. Laiklik bilimdışılığı ve keyfiliği ortadan kaldırır; yurttaşları kamusal veya özel alanda iktidarı elinde bulunduranların insafına terk etmez. Eşitliği, adaleti, özgürlüğü sağlayabilmek için bilimsel kurallar çerçevesinde değişim ve dönüşümü mümkün kılar.
Tam da bu nedenle Medeni Yasa’daki aile hukuku bölümü 2002 yılında yeniden düzenlenmiş, günün ihtiyaçlarına uygun hale getirilmiştir. Aile reisliğine dayalı aile modeli terkedilerek, haklar ve sorumluluklarda eşitlik ilkesine dayalı bir aile modeli getirilmiştir. 1 Ocak 2002’de yürürlüğe giren yeni Medeni Yasa ile, ev içi emeğin ve çocuk bakımının yasal karşılığı tanınmış, edinilmiş mallara katılma rejimi ile eşit paylaşım ilkesi getirilmiştir. Evlilik süresince sarf edilen fiziksel ve duygusal emek sayesinde, erkeklerin zorunlu masraflarından tasarruf ederek zenginleştiği, kadınların ise emeklerini ve hayatlarını vererek yoksullaştığı cinsiyetçi aile sisteminin sona ermesi yasal güvenceye kavuşturulmuştu.
Medeni Yasa Diyanetin Görüşlerine Göre Değiştirilmek İsteniyor
Ancak bugün, Medeni Yasa’nın içerdiği eşitlik ve eşler arasında dayanışmaya dayalı aile modeli, toplumu yanıltıcı argümanlar ileri sürülerek yok edilmeye çalışılmaktadır.
11 Ocak günü Cumhurbaşkanlığı’nda düzenlenen bir toplantıda, nafaka dahil yapılacak Medeni Yasa değişiklikleri ele alınmıştır. Cumhurbaşkanlığı, konunun birincil muhatabı olan baroların ve kadın örgütlerinin görüşlerine başvurmaz iken, toplantıya Diyanet İşleri Başkanlığı’nı davet ederek, atılacak adımın niteliğini kamuoyuna göstermiştir.
Cumhurbaşkanlığı’nda yapılan bu toplantının ardından 8 Şubat günü Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı taslağın kimi başlıkları basına yansımıştır. Böylece görülmüştür ki Medeni Yasa, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da yıllardır çeşitli vesilelerle vurguladığı İslami ilkelere paralel bir şekilde parça parça değiştirilmek istenmektedir.
Örneğin, Diyanet yayınlarında yıllardır sürekli olarak boşanan kadınlar için nafakanın eski eşten gebe olup olmadığının anlaşılma süresi olan iddet müddetince (3-4 ay) ödenmesi gerektiği dile getirilmektedir. Daha fazla nafaka ödemenin haram olduğu söylenerek nafaka yükümlüsü erkekler kadınlara karşı kışkırtılmakta, nafaka ödememeye teşvik edilmektedir. Nitekim bu kışkırtmalar sonucunda, nafaka ödenirken “haram olsun” “sadaka olsun” gibi söylemler yaygınlaşmıştır. Öte yandan, yine Diyanet yayınlarında kız çocukları için 9, erkek çocukları için 12 yaşına kadar nafaka ödenmesinin yeterli olacağı belirtilmektedir.
Nafaka konusunda yapılmak istenen değişiklikler ile Diyanet’in bu görüşlerine yaklaşma yönünde adımlar atılacağı görülmektedir. Buna göre, boşanmaları hızlandırıyoruz diyerek dava süresince ödenen tedbir nafakası hakkı tamamen ortadan kaldırılacak. Boşanma sonucunda bağlanan yoksulluk nafakası evlilik süresine bağlı olarak 5-7 yıl olacak. 30-40 yıllık evliliklerde bile en çok 12 yıl olarak sınırlandırılacak. Ancak soyut bir “iş imkanı olması” kavramı ile daha süresi bitmeden nafakanın kesilmesi yolu açılacak. 18 yaşını tamamlamış çocukların eğitim sürecindeki nafakası da kesilebilecek. Yasa geriye doğru uygulanacak, kadın ve çocuklara şu anda ödenmekte olan nafakalar kesilecek.
Bilindiği gibi Diyanet sık sık erkeğin “boş ol” demesiyle boşanmanın gerçekleşeceği hakkında fetvalar yayınlamaktadır. Diyanet, telefon, SMS, faks ve internet gibi farklı iletişim araçlarıyla da boşanmanın gerçekleşebileceğini, kadının gıyabında da boşanabileceğini belirtmektedir. Gündemdeki Medeni Yasa değişikliği taslağında da boşanmalar hızlandırılmaktadır. Buna göre, açılan davada hemen boşanma kararı verilecek; kadının ve çocukların nafakası, velayetin kimde olacağı, kadının tazminat ve diğer alacakları yıllar süren davaların sonucuna bırakılacaktır. Hemen boşanma olacağı için, kadın ve çocuklar da aile konutundan hemen çıkarılacak, nafaka bile bağlanmadan sokağa atılacaktır.
Getirilmek istenen aile arabuluculuğu ve illerde kurulacak “Sulh Komisyonları” da, aile hukuku konusunda yargıyı devre dışı bırakma tehlikesini barındırmaktadır. Bu iki girişim de, evlenirken kıyılacak müftülük nikahında olduğu gibi, boşanırken de dini hükümler ve dini görevlilerin devreye sokulacağı bir sisteme doğru büyük bir adım olacaktır.
Medeni Yasa ile elde edilen kazanımlar bütündür, bu bütünün bir parçasına yönelen bir saldırı aslında bütünü hedef almıştır. Sadece nafaka değil, kadınların izin almadan çalışma hakkı, yerleşim yerini izin almadan belirleme hakkı, aile konutunu birlikte seçme hakkı; mirasta, mülkiyet hakkında, evlilik içi edinilen malların paylaşımında eşitlik, evlilik birliğini yönetmede, evlat edinmede, velayette veya vasi olmada eşitlik gibi basitçe yasa önünde eşitliği sağlayan haklar da tehlikededir.
Medeni Yasa ile birlikte anayasal laiklik ilkesi de tehlikededir.
1926 tarihli Medeni Yasa’nın gerekçesinde de belirtildiği üzere“Dinin hüküm halinde kanunlara girmesi tarihin akışında çoğu kez hükümdarların, zorbaların, güçlülerin keyif ve isteklerini tatmine aracı olması sonucunu getirmiştir”.
Buna izin vermeyeceğiz.
Yaşam için, özgürlük için, eşitlik için laiklikten vazgeçmiyoruz. Laiklik ilkesini özel hayatta güvenceye alan Medeni Yasa’yı savunuyoruz.
Medeni Yasa benim! Medeni Yasa tehlikedeyse, ben de tehlike altındayım, yaşamım tehlike altında!
Bu nedenle, iktidara ve muhalefete sesleniyoruz:
Medeni Yasaya Dokunma, Uygula!
Anayasal Laiklik İlkesine Dokunma, Uygula!
17 Şubat 2022
EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu