5. YARGI PAKETİ ile ÇOCUKLARIN ve KADINLARIN HAYATLARINI ve HAKLARINI TEHDİT EDEN DEĞİŞİKLİKLER ÖNERİLİYOR
7Kasım2021,Pazar
5 Kasım günü TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülerek Genel Kurul’a gönderilen 5. Yargı Paketi’nde İcra İflas Kanunu’nun bazı maddelerinde önerilen değişiklikler çocuklar ve kadınlar açısından ciddi riskler içeriyor. Kamuoyuna, çarpıtılmış bir isimle ‘çocuk haczi” olarak lanse edilen çocuk teslimi ile ilgili önerilen değişiklikler çocuğun üstün yararını gözetmiyor.
Alelacele Adalet Komisyonu’nda kabul edilen teklif, EŞİK - Eşitlik İçin Kadın Platformu olarak geçen ay başlattığımız “Yasalara Dokunma Uygula” kampanyasının ne kadar isabetli olduğunu gösteriyor. Kadın ve çocuk haklarını garanti altına alan mevcut yasal düzenlemeler uygulanmayıp, hatta hukuksuz şekilde ortadan kaldırılırken, “reform” adı altında sunulan hiçbir yasal değişikliğin olumlu olmayacağını biliyor ve ısrarla “yasalara dokunma uygula” demeye devam ediyoruz.
İcra İflas Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklik öneren kanun teklifi, çocuğun kişisel görüşme hakkını düzenleyen maddeleri de içeriyor. İlgili düzenleme, çocuğun üstün yararı ilkesini, sadece tekrarlamakla yetinip, ilkenin uygulanması yönünde somut tedbirler içermiyor. Kurumsal mekanizma düzenlemeyen teklifin bu haliyle yasalaşması durumunda kaygı verici gelişmelere yol açacaktır.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, boşanma aşamasında, boşanmış veya ayrılmış olan çiftlerin müşterek çocukları varsa, bu çocukların her iki ebeveyni ile de sürdürülebilir kişisel ilişki kurma hakkını tanımlarken, bu hakkın öznesinin çocuk olduğunu açıkça ortaya koyar. Sözleşme’ye göre, çocuğun kişisel ilişki kurma hakkının yükümlüsü her iki ebeveyndir; hakkın kullanımına ilişkin düzenleme kamu idaresinin sorumluluğudur. Ancak çocuğun hakkını kullanması için yapılacak düzenlemenin ve kişisel ilişki kurma hakkının kullanılma koşulu çocuğun üstün yararı ilkesidir.
Mevcut düzenlemeye göre;
Eğer çocuğa ve/veya kadına karşı bir şiddet tehdidi ve/veya çocuğun velayet sahibi ebeveynden kaçırılarak zorla alınması ihtimali varsa kadınlar, çocuğa kişisel görüşme hakkının kullandırılması işleminin İcra Daireleri aracılığıyla gerçekleştirilmesini isteyebilir. Bu yöntemle çocuk, bir pedagog, bir icra memuru ve bir polis vasıtayla anneden alınıp, sonra aynı şekilde anneye teslim edilir.
Süreçte uzmanların yer alması, görüşmenin çocuğun üstün yararı ilkesi ile gerçekleşmesi, ve bu ilkeye aykırı ihtimallerin tespit edilmesi halinde işlemi durdurmayı sağlamak içindir. Bu özellikleri barındıran mevcut sistemde polisin varlığı ise şiddet ihtimaline karşı koruyucu önlem olduğu gibi icra dairelerine harç yatırma usulü de çocuğun, velayet sahibi olmayan ebeveyn tarafından teslim alındığını tespit ederek kaçırılmasını önlemek için gerekli ve yararlı bir tedbirdir.
“Çocuk haczi” denilerek olumsuz algı yaratılan çocuğun anne ve babası ile kişisel ilişki kurma hakkı, doğrudan doğruya kadınların ve çocukların can güvenliği ve mahkeme tarafından çocuğun üstün yararı doğrultusunda belirlenmiş olan velayet hakkına yönelik olası ihlali önlemekle ilgilidir.
Kanun teklifinde “çocuğumu özledim”, “çocuğumu görmek istiyorum” diyerek annenin yanından alınan ve görüşme sırasında babaları tarafından öldürülen çocuklar ve şiddete maruz kalan ve öldürülen kadınlar görmezden gelinmiştir. Erkeklerin icra masraflarından kaçmak için değiştirilmesini istediği yürürlükteki düzenlemeye dokunulması, çocukların ve kadınların can güvenliğini tehlikeye atacak ve haklarını ihlal edecektir. Mevcut yasanın değiştirilmesi değil etkin uygulanması için kamu idaresinin üzerine düşen sorumluluğu layıkıyla yerine getirmesi yeterlidir.
Alelacele Adalet Komisyonu’ndan geçirilen kanun teklifinde;
Kadının can güvenliği yok
Ülkemizde her gün en az üç kadının adliye kapıları, okul önlerinde erkek şiddetine maruz bırakıldığı, öldürüldüğü gerçeğine karşın; kanun teklifinde, Adalet Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü’nce belirlenen çocuk teslimi mekanlarında, kadının can güvenliğinin sağlanmasına yönelik hangi önlemlerin alınacağı belirtilmemiştir. Teslim yerinde kadınların erkek şiddetine maruz kalma ihtimalinin öngörülmemiş olması kabul edilemez.
Teklifte velayeti elinde bulunduran ebeveyne, ki çoğunlukla bu ebeveyn annedir, “çocuk kaçıran” muamelesi yapılmaktadır. Kadınların çocuklarına veya kendilerine yönelik şiddet tehdidine dair endişeleri ve önlem alınmasına dair talepleri tamamen göz ardı edilmiştir. Üstelik kanun teklifi bu haliyle yasalaşırsa, kadınların çocuklarını şiddet tehdidi, can güvenliği riski olduğu için “teslim etmemesi” halinde disiplin hapsi ile cezalandırılması söz konusu olacaktır. Ve bu aşamada çocuğun üstün yararı ilkesi de göz ardı edilmektedir. Ayrıca söz konusu sürecin Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü tarafından yürütülmesi, boşanmış ailelerin çocuklarının mağdur olduklarına dair ön kabulün ve boşanmanın “kötü” olduğu fikriyatının bir tezahürüdür.
Çocuğun üstün yararı lafta kalmış
Teklif maddelerinde altı çizilen çocuğun üstün yararı ilkesi, çocukla ilgili her konuda, haliyle kişisel ilişki kurulmasında, ana-baba yararı ile çocuğun yararının çatışması halinde çocuğun yararına üstünlük tanınmasını gerektirir. Kişisel ilişkinin amacı, kanun teklifinin gerekçesinde yazıldığı gibi “annelik veya babalık duygusunun tatmini” değil, çocuğun yararıdır. Çünkü kişisel ilişki kurma hakkının öznesi çocuktur. Çocuğun kişisel görüşme hakkının, taraflar ve hatta aileler arasında gerginliğe neden olması ancak bu hakkın temel öznesinin çocuk olduğunun yasalarca da kabulüyle aşılabilir. Çocuğun can güvenliğinin ve şiddetsiz yaşam hakkının gözetilmediği bir kanun teklifinde çocuğu anne-baba arasında paylaşılacak bir “nesne” olarak görüldüğü açıktır.
Uzman eşliğinde teslim muğlak ve göstermelik
Teklif metninde çocuk teslim merkezlerinde çalışan uzmanların mahkemeden bağımsız görev yapacağından bahsedilmektedir. Bu durum, her seferinde değişme riski olan uzmanın çocuğu tanımadan bir raporlama yapmasına yol açabilir. Teklifte bahsedilen danışmanlık tedbiri de teklifteki pek çok düzenleme gibi son derece muğlaktır. Söz konusu danışmanın hangi konuda ne kadar uzmanlığı, tecrübesi ve yetkisi olacağı belirsizdir. Bu da uzmanların varlığının göstermelik olduğuna ilişkin şüphe uyandırmaktadır. Oysa her somut olay; olayın tüm özellikleri, tarafların geçmiş ilişkileri, şiddet geçmişleri olup olmadığı gibi tüm unsurlar dikkate alınarak uzmanlar tarafından hazırlanacak bir raporla titizlikle belirlenmelidir. Bu konuda gösterilecek özenin ölçüsü, çocuğun yararı bağlamında en üst düzeye çıkarılmalıdır.
Özetle, 5. Yargı Paketi, kadınların ve çocukların kazanılmış haklarını ve hayatlarını tehdit eden kişisel görüşme hakkının düzenlenmesine ilişkin maddeleri, sorun çözmek yerine yeni toplumsal sorunlar üretme özelliğine sahiptir.
Çocuğun kişisel görüşme hakkına ilişkin maddeler tekliften çıkarılmalıdır. İlgili yasa maddeleri olduğu gibi korunmalı ve genelgelerle belirlendiği şekliyle etkin, özenli ve hassasiyetle uygulanmalıdır. Toplumsal ihtiyaç, yasanın oldu bitti yöntemlerle değiştirilmesi değil etkin uygulanmasıdır.
EŞİK - Eşitlik İçin Kadın Platformu olarak “yasalara dokunma uygula” temel görüşümüz doğrultusunda Saray’ın kalın duvarları arkasında yapılmış yasalara “hayır” diyoruz. Tüm tarafların ve uzmanların katılımıyla, çoğulcu, kapsayıcı ve müzakereci yöntemlerle demokratik ortamda, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle tasarlanmayan hiçbir yasal değişikliği kabul etmiyoruz.
Bu yasama yılında her an yeni yasa teklifleri ile yoksulluk nafakasının süreye bağlanması, 6284 şiddet yasasının budanması, TCK 103 çocuk istismarcılarına af getirilmesi gibi girişimlerin Meclis’e getirilmesi olasılığına karşı gözümüz açık ve takipteyiz.
5. YARGI PAKETİ ile ÇOCUKLARIN ve KADINLARIN HAYATLARINI ve HAKLARINI TEHDİT EDEN DEĞİŞİKLİKLER ÖNERİLİYOR
5 Kasım günü TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülerek Genel Kurul’a gönderilen 5. Yargı Paketi’nde İcra İflas Kanunu’nun bazı maddelerinde önerilen değişiklikler çocuklar ve kadınlar açısından ciddi riskler içeriyor. Kamuoyuna, çarpıtılmış bir isimle ‘çocuk haczi” olarak lanse edilen çocuk teslimi ile ilgili önerilen değişiklikler çocuğun üstün yararını gözetmiyor.
Alelacele Adalet Komisyonu’nda kabul edilen teklif, EŞİK - Eşitlik İçin Kadın Platformu olarak geçen ay başlattığımız “Yasalara Dokunma Uygula” kampanyasının ne kadar isabetli olduğunu gösteriyor. Kadın ve çocuk haklarını garanti altına alan mevcut yasal düzenlemeler uygulanmayıp, hatta hukuksuz şekilde ortadan kaldırılırken, “reform” adı altında sunulan hiçbir yasal değişikliğin olumlu olmayacağını biliyor ve ısrarla “yasalara dokunma uygula” demeye devam ediyoruz.
İcra İflas Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklik öneren kanun teklifi, çocuğun kişisel görüşme hakkını düzenleyen maddeleri de içeriyor. İlgili düzenleme, çocuğun üstün yararı ilkesini, sadece tekrarlamakla yetinip, ilkenin uygulanması yönünde somut tedbirler içermiyor. Kurumsal mekanizma düzenlemeyen teklifin bu haliyle yasalaşması durumunda kaygı verici gelişmelere yol açacaktır.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, boşanma aşamasında, boşanmış veya ayrılmış olan çiftlerin müşterek çocukları varsa, bu çocukların her iki ebeveyni ile de sürdürülebilir kişisel ilişki kurma hakkını tanımlarken, bu hakkın öznesinin çocuk olduğunu açıkça ortaya koyar. Sözleşme’ye göre, çocuğun kişisel ilişki kurma hakkının yükümlüsü her iki ebeveyndir; hakkın kullanımına ilişkin düzenleme kamu idaresinin sorumluluğudur. Ancak çocuğun hakkını kullanması için yapılacak düzenlemenin ve kişisel ilişki kurma hakkının kullanılma koşulu çocuğun üstün yararı ilkesidir.
Mevcut düzenlemeye göre;
Kanun teklifinde “çocuğumu özledim”, “çocuğumu görmek istiyorum” diyerek annenin yanından alınan ve görüşme sırasında babaları tarafından öldürülen çocuklar ve şiddete maruz kalan ve öldürülen kadınlar görmezden gelinmiştir. Erkeklerin icra masraflarından kaçmak için değiştirilmesini istediği yürürlükteki düzenlemeye dokunulması, çocukların ve kadınların can güvenliğini tehlikeye atacak ve haklarını ihlal edecektir. Mevcut yasanın değiştirilmesi değil etkin uygulanması için kamu idaresinin üzerine düşen sorumluluğu layıkıyla yerine getirmesi yeterlidir.
Alelacele Adalet Komisyonu’ndan geçirilen kanun teklifinde;
Ülkemizde her gün en az üç kadının adliye kapıları, okul önlerinde erkek şiddetine maruz bırakıldığı, öldürüldüğü gerçeğine karşın; kanun teklifinde, Adalet Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü’nce belirlenen çocuk teslimi mekanlarında, kadının can güvenliğinin sağlanmasına yönelik hangi önlemlerin alınacağı belirtilmemiştir. Teslim yerinde kadınların erkek şiddetine maruz kalma ihtimalinin öngörülmemiş olması kabul edilemez.
Teklifte velayeti elinde bulunduran ebeveyne, ki çoğunlukla bu ebeveyn annedir, “çocuk kaçıran” muamelesi yapılmaktadır. Kadınların çocuklarına veya kendilerine yönelik şiddet tehdidine dair endişeleri ve önlem alınmasına dair talepleri tamamen göz ardı edilmiştir. Üstelik kanun teklifi bu haliyle yasalaşırsa, kadınların çocuklarını şiddet tehdidi, can güvenliği riski olduğu için “teslim etmemesi” halinde disiplin hapsi ile cezalandırılması söz konusu olacaktır. Ve bu aşamada çocuğun üstün yararı ilkesi de göz ardı edilmektedir. Ayrıca söz konusu sürecin Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü tarafından yürütülmesi, boşanmış ailelerin çocuklarının mağdur olduklarına dair ön kabulün ve boşanmanın “kötü” olduğu fikriyatının bir tezahürüdür.
Teklif maddelerinde altı çizilen çocuğun üstün yararı ilkesi, çocukla ilgili her konuda, haliyle kişisel ilişki kurulmasında, ana-baba yararı ile çocuğun yararının çatışması halinde çocuğun yararına üstünlük tanınmasını gerektirir. Kişisel ilişkinin amacı, kanun teklifinin gerekçesinde yazıldığı gibi “annelik veya babalık duygusunun tatmini” değil, çocuğun yararıdır. Çünkü kişisel ilişki kurma hakkının öznesi çocuktur. Çocuğun kişisel görüşme hakkının, taraflar ve hatta aileler arasında gerginliğe neden olması ancak bu hakkın temel öznesinin çocuk olduğunun yasalarca da kabulüyle aşılabilir. Çocuğun can güvenliğinin ve şiddetsiz yaşam hakkının gözetilmediği bir kanun teklifinde çocuğu anne-baba arasında paylaşılacak bir “nesne” olarak görüldüğü açıktır.
Teklif metninde çocuk teslim merkezlerinde çalışan uzmanların mahkemeden bağımsız görev yapacağından bahsedilmektedir. Bu durum, her seferinde değişme riski olan uzmanın çocuğu tanımadan bir raporlama yapmasına yol açabilir. Teklifte bahsedilen danışmanlık tedbiri de teklifteki pek çok düzenleme gibi son derece muğlaktır. Söz konusu danışmanın hangi konuda ne kadar uzmanlığı, tecrübesi ve yetkisi olacağı belirsizdir. Bu da uzmanların varlığının göstermelik olduğuna ilişkin şüphe uyandırmaktadır. Oysa her somut olay; olayın tüm özellikleri, tarafların geçmiş ilişkileri, şiddet geçmişleri olup olmadığı gibi tüm unsurlar dikkate alınarak uzmanlar tarafından hazırlanacak bir raporla titizlikle belirlenmelidir. Bu konuda gösterilecek özenin ölçüsü, çocuğun yararı bağlamında en üst düzeye çıkarılmalıdır.
Özetle, 5. Yargı Paketi, kadınların ve çocukların kazanılmış haklarını ve hayatlarını tehdit eden kişisel görüşme hakkının düzenlenmesine ilişkin maddeleri, sorun çözmek yerine yeni toplumsal sorunlar üretme özelliğine sahiptir.
Bu yasama yılında her an yeni yasa teklifleri ile yoksulluk nafakasının süreye bağlanması, 6284 şiddet yasasının budanması, TCK 103 çocuk istismarcılarına af getirilmesi gibi girişimlerin Meclis’e getirilmesi olasılığına karşı gözümüz açık ve takipteyiz.
“Yasalara Dokunma Uygula” demekten vazgeçmeyeceğiz!
EŞİK - Eşitlik İçin Kadın Platformu
7 Kasım 2021
Mail: iletisim@esikplatform.net
Twitter ve Instagram: esik_platform
Facebook: esikplatform
Youtube: eşitlikiçinkadınplatformu