Meclis İstanbul Sözleşmesi’ni resmi çıkış tarihi 1 Temmuz’dan çok önce unuttu
ama ısrarla hatırlatıyoruz; Vazgeçmiyoruz… #BuEşikAşılamayacak
1 Temmuz 2021 günü, kadınlar, LGBTİ+lar, çocuklar, yaşlılar, göçmenler, şiddet ve ayrımcılığa maruz kalan tüm kesimler için çok önemli bir tarihti: Türkiye, bir gece yarısı tek kişinin kararıyla hukuksuz bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’nden resmi olarak çıkmış olacaktı. Son üç ayda, ülkenin her yanında sadece kadınlar ve kadın örgütlerinden değil, toplumun pek çok farklı katmanından itirazlar yükseldi; araştırmalara göre azınlıkta kalan bir kesim dışında İstanbul Sözleşmesi’nde kalınmasını isteyen milyonlar bu kararın geri çekilmesini istedi. Danıştay’a dava üzerine dava açıldı, yürüyüşler, mitingler, etkinlikler, tartışma programları birbirini izledi.
Ama 1 Temmuz’a yaklaşırken İstanbul Sözleşmesi’nin etkin bir şekilde uygulanmasından sorumlu olan TBMM’de, toplumdan yükselen seslerin aksine Sözleşme’nin adı giderek daha az duyulur oldu; muhalefet partileri etkili bir karşı çıkış ortaya koyamadı.
10 yıl önce Sözleşme’yi oy birliğiyle kabul eden, kanunlaştıran ama daha sonra uygulanmasını denetleme görevini yeterince yerine getirmeyen TBMM, Anayasa 90. Madde gereğince anayasal statü kazandırdığı bir sözleşmenin tek kişilik bir cumhurbaşkanı kararıyla devre dışı bırakılmasını kabullenen ilk kurum oldu.
EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun 9. TBMM İzleme Raporu’nun kapsadığı 16 Mayıs-15 Haziran tarihleri arasındaki bir aylık süreçte, sadece İstanbul Sözleşmesi değil, toplumun yarısını oluşturan kadınlara karşı şiddet, kadın cinayetleri, kadınların yaşadığı hak ihlalleri, sorunlar ve bunlara ilişkin çözüm önerileri, Meclis gündemine önemiyle orantılı bir şekilde yansımadı.
Sözleşme’den çıkış kararını idari yargıya taşıyan siyasi partiler, davayı takip görevini de kadınlara, kadın milletvekillerine ve partilerinin kadın birimlerine bıraktılar. Açtıkları davanın takipçisi olduklarına dair parlamento çatısı altında herhangi bir açıklama dahi yapmadılar.
Rapora konu olan son bir ay içinde gerçekleşen 22 grup toplantısının hiçbirinde bırakın İstanbul Sözleşmesi’ni, yargı sürecini, tek bir kadın kelimesi bile geçmedi. Oysa ülkede kadınlar ayaktaydı, bağırıyordu; ama o sesler grup toplantı salonlarının duvarlarını aşamadı.
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin dilinde kadın
Bu izleme döneminde, genel kurul görüşmeleri sırasında yalnızca üç AKP milletvekili kadının adını andı ama onlar da küçük düşürücü, cinsiyetçi ve kutuplaştırıcı ifadeler kullandı. Kadınlar için sahiplik ekiyle “kadınlarımız” kelimesini seçen bir kadın milletvekili aynı cümlede erkeklerimiz yerine erkekler diyerek kadınları özerk bireyler olarak görmediğini ortaya koydu. Bir başka AKP’li kadın milletvekili İstanbul Sözleşmesi’ni hukuksuz kararıyla tek taraflı fesih yoluna giden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kadın hakları konusunda devrim niteliğinde iyileştirmeler yaptığına dair fikir beyan etti. Ayrıca bir parkta başörtülü bir akademisyene yönelik nefret söylemini ve ayrımcı saldırıyı kınadı ancak ülkedeki siyasal ve toplumsal kutuplaşmanın tüm sorumluluğunu bu tip ayrımcılıklara mal etmekten de çekinmedi. Bir AKP’li erkek vekil de yine olayı dile getirirken tüm kadın örgütlerini ve feministleri ‘başörtülü kadına yapılan saldırıya karşı sessiz kalmakla suçlayıp haksız yere itham etti.
İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili yargı aşaması henüz tamamlanmadı
Danıştay sadece İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in davası için yürütmeyi durdurma kararı verdi. Kararın üçte iki çoğunlukla verilmesi; karardaki iki karşı oy yazısının, Sözleşme’den çıkışın Anayasa’ya açıkça aykırılığını vurgulaması hukuki sürecin henüz tamamlanmadığını gösteriyor. Kaldı ki hukuken yok hükmünde olan bu çıkış girişimine karşı Sözleşme’nin tüm hükümleriyle topluma anlatılması ve hayatın içinde uygulanabilmesi için muhalefet partilerine büyük görevler düşüyor. Kısacası, Meclis’in Sözleşme’ye ilişkin sorumluğu da devam ediyor.
Cumhurbaşkanı kararlarına yargı yolu kapalı mı?
Öte yandan, Cumhurbaşkanı tarafından bu davaya verilen savunma, cumhurbaşkanının işlemlerine karşı yargı yolunun kapalı olduğu iddiasının yanında; TBMM’nin uluslararası anlaşmaları onaylaması konusundaki yetki ve önemini ortadan kaldırılmaya ve TBMM’yi tamamen devre dışı bırakmaya çalışıldığını gösteriyor.Muhalefet partileri, bu iddiaları da TBMM’de gündeme getirmedi; Bu tehlikeli iddialara karşı bir tavır koymadığı gibi, kamuoyu gündemine de getirmedi. (https://esikplatform.net/cumhurbaskani-istanbul-sozlesmesi-konusunda-danistaya-savunma-verdi-danistayyurutmeyidurdur/)
Muhalefet partilerinin kadın vekilleri TBMM Şiddet Komisyonu’ndan çekildi
TBMM Şiddet Komisyonu, tek belirleyicisinin iktidar bloğu olduğu kuruluş ve işleyiş süreci ile TBMM’nin işlevsizleştirilmesi ve devre dışı bırakılması sürecinin somut örneklerinden biri oldu. EŞİK olarak TBMM komisyonu kurulduğunda “Bu kaçıncı komisyon” diye sormuştuk.
Kadına karşı şiddeti “ayı geni” ile açıklamaya çalışan, çok eşliliği savunan, 15 yaşında çocukların evlenmesinin insan hakları arasında olduğunu iddia eden, 6284 sayılı kanunun kaldırılmasını talep edenlerin, kadın örgütlerini ve LGBTİ+’ları manşetleriyle hedefe koyan medya kuruluşlarının komisyona davet edilip dinlenmesi, komisyonun ciddiyetsiz ve bilimsellikten uzak yaklaşımını gözler önüne sermişti. Bu nedenlerle, işlevini yerine getirmeyen komisyondan CHP, İyi Parti ve HDP’li üyeler çekildiler; komisyona davet edilen birçok kadın örgütü komisyonun bu tutumunu eleştirdi ve birçok kadın örgütü de komisyon çalışmalarına katılmadı. (https://esikplatform.net/tbmm-kadina-yonelik-siddet-arastirma-komisyonu-davetine-red-yanitimiz/)
Öte yandan AKP, çocuk istismarcılarına af getirilmesi için hem TMBB Şiddet Araştırma Komisyonu’nda, hem de Adalet Komisyonu’nda yeni girişimlerde bulundu. Şimdilik muhalefet partilerinin itirazı nedeniyle TBMM gündemine getirilmese de 2016 ve 2020 yıllarında denendiği gibi bir gece yarısı bu affın gündeme getirilmesi tehlikesi sürüyor. Ayrıca TBMM genel kuruluna sevk edilen 4. Yargı Paketi ile katalog suçlarda tutukluluk için “somut delil” aranması kriteri getirilmek isteniyor. Katalog suçlar arasında yer alan çocuk cinsel istismarı ve tecavüz suçlarında da aranacak olan “somut delil” kriteri, bu suçlar nedeniyle bundan böyle tutuklanmama ve cezasızlık algısı yaratma tehlikesi taşıyor.
Kadınlar olarak süreci yakından izliyoruz. Çocuk istismarcılarına af, istismarcı ve tecavüzcülere “somut delil” yoksa cezasızlık girişimlerine karşı çıkıyor ve hatırlatıyoruz:
Haklarımız ve hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz ve #BuEşikAşılamayacak
16 Mayıs-15 Haziran 2021 tarihlerini kapsayan EŞİK 9. TBMM İzleme Raporu’na göre;
22 grup toplantısının herhangi birinde kadına dair tek kelime geçmedi!
68 kanun teklifinden sadece3’ü toplumsal cinsiyet eşitliğine dairdi
124 Meclis Araştırma Önergesinden sadece 5’inde kadının adı vardı
1567 soru önergesinden sadece 50’si kadınların yaşadığı sorunlarla ilgiliydi, yalnızca 3’ünde İstanbul Sözleşmesi geçti
154 basın toplantısından sadece 7’sinde kadına karşı şiddet ve İstanbul Sözleşmesi’nden söz edildi
9. TBMM İzleme Raporu Basın Açıklaması
16 Mayıs-15 Haziran 2021 tarihlerini kapsayan raporun tamamı için tıklayınız.
Meclis İstanbul Sözleşmesi’ni resmi çıkış tarihi 1 Temmuz’dan çok önce unuttu
ama ısrarla hatırlatıyoruz; Vazgeçmiyoruz… #BuEşikAşılamayacak
1 Temmuz 2021 günü, kadınlar, LGBTİ+lar, çocuklar, yaşlılar, göçmenler, şiddet ve ayrımcılığa maruz kalan tüm kesimler için çok önemli bir tarihti: Türkiye, bir gece yarısı tek kişinin kararıyla hukuksuz bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’nden resmi olarak çıkmış olacaktı. Son üç ayda, ülkenin her yanında sadece kadınlar ve kadın örgütlerinden değil, toplumun pek çok farklı katmanından itirazlar yükseldi; araştırmalara göre azınlıkta kalan bir kesim dışında İstanbul Sözleşmesi’nde kalınmasını isteyen milyonlar bu kararın geri çekilmesini istedi. Danıştay’a dava üzerine dava açıldı, yürüyüşler, mitingler, etkinlikler, tartışma programları birbirini izledi.
Ama 1 Temmuz’a yaklaşırken İstanbul Sözleşmesi’nin etkin bir şekilde uygulanmasından sorumlu olan TBMM’de, toplumdan yükselen seslerin aksine Sözleşme’nin adı giderek daha az duyulur oldu; muhalefet partileri etkili bir karşı çıkış ortaya koyamadı.
10 yıl önce Sözleşme’yi oy birliğiyle kabul eden, kanunlaştıran ama daha sonra uygulanmasını denetleme görevini yeterince yerine getirmeyen TBMM, Anayasa 90. Madde gereğince anayasal statü kazandırdığı bir sözleşmenin tek kişilik bir cumhurbaşkanı kararıyla devre dışı bırakılmasını kabullenen ilk kurum oldu.
EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun 9. TBMM İzleme Raporu’nun kapsadığı 16 Mayıs-15 Haziran tarihleri arasındaki bir aylık süreçte, sadece İstanbul Sözleşmesi değil, toplumun yarısını oluşturan kadınlara karşı şiddet, kadın cinayetleri, kadınların yaşadığı hak ihlalleri, sorunlar ve bunlara ilişkin çözüm önerileri, Meclis gündemine önemiyle orantılı bir şekilde yansımadı.
Sözleşme’den çıkış kararını idari yargıya taşıyan siyasi partiler, davayı takip görevini de kadınlara, kadın milletvekillerine ve partilerinin kadın birimlerine bıraktılar. Açtıkları davanın takipçisi olduklarına dair parlamento çatısı altında herhangi bir açıklama dahi yapmadılar.
Rapora konu olan son bir ay içinde gerçekleşen 22 grup toplantısının hiçbirinde bırakın İstanbul Sözleşmesi’ni, yargı sürecini, tek bir kadın kelimesi bile geçmedi. Oysa ülkede kadınlar ayaktaydı, bağırıyordu; ama o sesler grup toplantı salonlarının duvarlarını aşamadı.
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin dilinde kadın
Bu izleme döneminde, genel kurul görüşmeleri sırasında yalnızca üç AKP milletvekili kadının adını andı ama onlar da küçük düşürücü, cinsiyetçi ve kutuplaştırıcı ifadeler kullandı. Kadınlar için sahiplik ekiyle “kadınlarımız” kelimesini seçen bir kadın milletvekili aynı cümlede erkeklerimiz yerine erkekler diyerek kadınları özerk bireyler olarak görmediğini ortaya koydu. Bir başka AKP’li kadın milletvekili İstanbul Sözleşmesi’ni hukuksuz kararıyla tek taraflı fesih yoluna giden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kadın hakları konusunda devrim niteliğinde iyileştirmeler yaptığına dair fikir beyan etti. Ayrıca bir parkta başörtülü bir akademisyene yönelik nefret söylemini ve ayrımcı saldırıyı kınadı ancak ülkedeki siyasal ve toplumsal kutuplaşmanın tüm sorumluluğunu bu tip ayrımcılıklara mal etmekten de çekinmedi. Bir AKP’li erkek vekil de yine olayı dile getirirken tüm kadın örgütlerini ve feministleri ‘başörtülü kadına yapılan saldırıya karşı sessiz kalmakla suçlayıp haksız yere itham etti.
İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili yargı aşaması henüz tamamlanmadı
Danıştay sadece İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in davası için yürütmeyi durdurma kararı verdi. Kararın üçte iki çoğunlukla verilmesi; karardaki iki karşı oy yazısının, Sözleşme’den çıkışın Anayasa’ya açıkça aykırılığını vurgulaması hukuki sürecin henüz tamamlanmadığını gösteriyor. Kaldı ki hukuken yok hükmünde olan bu çıkış girişimine karşı Sözleşme’nin tüm hükümleriyle topluma anlatılması ve hayatın içinde uygulanabilmesi için muhalefet partilerine büyük görevler düşüyor. Kısacası, Meclis’in Sözleşme’ye ilişkin sorumluğu da devam ediyor.
Cumhurbaşkanı kararlarına yargı yolu kapalı mı?
Öte yandan, Cumhurbaşkanı tarafından bu davaya verilen savunma, cumhurbaşkanının işlemlerine karşı yargı yolunun kapalı olduğu iddiasının yanında; TBMM’nin uluslararası anlaşmaları onaylaması konusundaki yetki ve önemini ortadan kaldırılmaya ve TBMM’yi tamamen devre dışı bırakmaya çalışıldığını gösteriyor.Muhalefet partileri, bu iddiaları da TBMM’de gündeme getirmedi; Bu tehlikeli iddialara karşı bir tavır koymadığı gibi, kamuoyu gündemine de getirmedi. (https://esikplatform.net/cumhurbaskani-istanbul-sozlesmesi-konusunda-danistaya-savunma-verdi-danistayyurutmeyidurdur/)
Muhalefet partilerinin kadın vekilleri TBMM Şiddet Komisyonu’ndan çekildi
TBMM Şiddet Komisyonu, tek belirleyicisinin iktidar bloğu olduğu kuruluş ve işleyiş süreci ile TBMM’nin işlevsizleştirilmesi ve devre dışı bırakılması sürecinin somut örneklerinden biri oldu. EŞİK olarak TBMM komisyonu kurulduğunda “Bu kaçıncı komisyon” diye sormuştuk.
Kadına karşı şiddeti “ayı geni” ile açıklamaya çalışan, çok eşliliği savunan, 15 yaşında çocukların evlenmesinin insan hakları arasında olduğunu iddia eden, 6284 sayılı kanunun kaldırılmasını talep edenlerin, kadın örgütlerini ve LGBTİ+’ları manşetleriyle hedefe koyan medya kuruluşlarının komisyona davet edilip dinlenmesi, komisyonun ciddiyetsiz ve bilimsellikten uzak yaklaşımını gözler önüne sermişti. Bu nedenlerle, işlevini yerine getirmeyen komisyondan CHP, İyi Parti ve HDP’li üyeler çekildiler; komisyona davet edilen birçok kadın örgütü komisyonun bu tutumunu eleştirdi ve birçok kadın örgütü de komisyon çalışmalarına katılmadı. (https://esikplatform.net/tbmm-kadina-yonelik-siddet-arastirma-komisyonu-davetine-red-yanitimiz/)
Öte yandan AKP, çocuk istismarcılarına af getirilmesi için hem TMBB Şiddet Araştırma Komisyonu’nda, hem de Adalet Komisyonu’nda yeni girişimlerde bulundu. Şimdilik muhalefet partilerinin itirazı nedeniyle TBMM gündemine getirilmese de 2016 ve 2020 yıllarında denendiği gibi bir gece yarısı bu affın gündeme getirilmesi tehlikesi sürüyor. Ayrıca TBMM genel kuruluna sevk edilen 4. Yargı Paketi ile katalog suçlarda tutukluluk için “somut delil” aranması kriteri getirilmek isteniyor. Katalog suçlar arasında yer alan çocuk cinsel istismarı ve tecavüz suçlarında da aranacak olan “somut delil” kriteri, bu suçlar nedeniyle bundan böyle tutuklanmama ve cezasızlık algısı yaratma tehlikesi taşıyor.
Kadınlar olarak süreci yakından izliyoruz. Çocuk istismarcılarına af, istismarcı ve tecavüzcülere “somut delil” yoksa cezasızlık girişimlerine karşı çıkıyor ve hatırlatıyoruz:
Haklarımız ve hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz ve #BuEşikAşılamayacak
16 Mayıs-15 Haziran 2021 tarihlerini kapsayan EŞİK 9. TBMM İzleme Raporu’na göre;
6 Temmuz 2021
EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu
iletisim@esikplatform.net
Raporun Tamamı için tıklayınız