TBMM Kadına Yönelik Şiddet Araştırma Komisyonu davetine red yanıtımız
29Haziran2021,Salı
Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Sayın Başkanlığına,
Sayın Komisyon Üyelerine,
EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu olarak “Kadına yönelik şiddetin sebeplerinin tüm yönleriyle araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun 30 Haziran 2021 günü yapacağı toplantıya davet edildik. İstanbul Sözleşmesi’nin bir Cumhurbaşkanı kararı ile “feshedilmesi” girişiminden kısa bir süre önce kurulan bu komisyonun çalışmalarını yakından izleyen bir platform olarak bu daveti reddetmeye karar verdiğimizi komisyon üyeleri ve kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
Kadına karşı şiddetin sebeplerini araştıran ve şiddet mağdurlarına destek veren pek çok kadın ve LGBTI+ örgütünden oluşan bir platform olarak, şiddetin önlenmesinin bu alandaki bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmamız ile mümkün olacağı bilinci ve sorumluluğuyla hareket ediyoruz. Bu sebeple de gerek TBMM içinde gerek dışında bu amaç doğrultusunda samimi olarak çalışan herkesle bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz. Ancak söz konusu komisyonun kurulduğu anti-demokratik siyasi bağlam ve bugüne kadarki işleyişi, bilgi ve deneyimlerimizin karar alma süreçlerinde dikkate alınmadığını açık ve net olarak göstermiştir.
Nitekim söz konusu TBMM komisyonu kurulduğunda “Bu kaçıncı komisyon” diye sormuştuk. 25 Kasım 2014’te aynı adla kurulan komisyonun raporu bile açıklanmadı. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu alt komisyonu olarak kurulan İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması ile ilgili komisyonun raporu da yayınlanmadı. Çalışma raporlarının uygulanması bir yana, yayınlanmasının bile engellendiği koşullarda, şiddetin nedenlerini de çözüm yollarını da yeniden keşfediyor gibi yapan bir komisyonun davetini reddetmek hukuk dışı kararların üzerini örtmek işlevini gören bu komisyonu meşrulaştırmamak için yaptığımız bir seçimdir.
Kadına karşı şiddet alanında yapılan akademik araştırmalar ve sahadaki tecrübelerimiz şiddetin eşitsizlikten kaynaklandığını ve kadına karşı şiddeti önlemek için uygulanacak politikaların bel kemiğinin eşitliği sağlamak olduğunu ortaya koymaktadır. Kadına karşı şiddeti önlemek amacı ile kaleme alınmış en kapsamlı insan hakları sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi de bu temel bulgu üzerine inşa edilmiştir.
Buna rağmen, 20 Mart 2021 günü İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı tarafından “feshedilmesine” dair bir karar Resmi Gazete’de yayınlanmış, ve Sözleşme’yi 10 yıl önce oybirliği ile kabul eden TBMM’nin iradesi yok sayılmıştır. Bununla birlikte amacı kadına yönelik şiddeti araştırmak ve önlemek olan bu TBMM komisyonu, Cumhurbaşkanı kararıyla gerçekleşen fesih girişimini görmezden gelmiştir. Adeta komisyonun toplandığı odada bir fil oturmaktadır ve herkesten bu fil orada yokmuş gibi davranması beklenmektedir!
Elbette komisyona görüş sunan akademisyenler ve kadın örgütleri, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışın doğuracağı olumsuz sonuçlara değinmişler; raporları bile yayınlanmayan daha önceki TBMM komisyonlarında da yer alan onlarca çalışma ve sunumun dikkate alınması gerekliliğini vurgulayıp, kadına karşı şiddeti önlemek için yapılması gerekenlerin zaten yeterince somut olarak İstanbul Sözleşmesi’nde belirtildiğini vurgulamışlardır.
İstanbul Sözleşmesi’nin bel kemiği olan eşitlik ilkesine inanmadığını açıkça beyan eden ve toplumu kendi dini muhafazakar tahayyülü doğrultusunda şekillendirmeye çalışan mevcut iktidarın akla, bilime, hukuka ve vicdana aykırı, çoğu zaman tek bir adamın şahsi iradesiyle karar aldığı bir siyasi ortamda söz konusu TBMM komisyonunun kadına karşı şiddeti önlemesi mümkün görünmemektedir.
Şiddetin eşitsizlikten kaynaklandığının, erken ve çocuk yaşta evliliklerin şiddetle ilişkisinin ve şiddeti önlemek icin eşitliği sağlamak gerektiğinin bu konuda uzmanlığı olanlarca bilinmesine rağmen, konuya dair uzmanlığı olmayan (örneğin kadına karşı şiddeti “ayı geni” ile açıklayan), çok eşliliği savunan, 15 yaşında çocukların evlenmesini normalleştiren, 6284 sayılı kanunun kaldırılması konusunda talepleri olan kimselerin, ve kadın örgütlerini manşetleriyle hedefe koyan medya kuruluşlarının komisyona davet edilip dinlenmesi, bu komisyonun ciddiyetsiz ve bilimsellikten uzak yaklaşımını gözler önüne sermiştir.
Bu garabet davetliler listesine karşın, EŞİK olarak, komisyonu “tüm kuşkulu kadın ölümlerini mercek altına almaya;Yeldana Kaharmanbaşta olmak üzere ekonomik ve siyasal olarak nüfuzlu kişilerle ilgili cinsel saldırı ve cinayet iddialarının üzerinin kapatılmaması” için çalışmaya çağırmamıza rağmen, ve CHP, HDP ve İyi Parti’nin komisyon üyesi milletvekilleri bu talebi içeren üç ayrı dilekçeyi komisyona sunmuş ve Adalet ve İçişleri bakanlarının komisyona davet edilerek bilgi vermesini istemiş olmalarına rağmen, bakanlar komisyona bu konuya dair açıklama yapmak üzere teşrif etmemişlerdir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın komisyonda yaptığı pandemi döneminde kadına karşı şiddet oranlarındaki artışın “tolere edilebilir” olduğuna dair beyanı da mevcut iktidarın kadına karşı şiddet konusundaki vurdumduymazlığının bir örneğidir.
Nitekim geçtiğimiz hafta içinde Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ Partili komisyon üyeleri de komisyondan çekildiklerini açıkladılar. CHP ve İYİ Partili vekillerin gerekçeleri arasında komisyonda dinlenecek kişilerin komisyon üyelerine çok kısa süre önce bildirilmesi ve muhalefet milletvekillerine karşı Meclis teamülüne aykırı muamele gibi komisyonun işleyişine dair sorunlar da yer alıyor.
Amaç gerçekten “kadına yönelik şiddetin sebeplerinin tüm yönleriyle araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi” ise önceki komisyonların raporlarını okumak; halen yürürlükte olan yasaları ve genelgeleri uygulamak ve Cumhurbaşkanı tarafından İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı bir şekilde başlatılmış olan çıkma girişimini durdurmak ve Sözleşme dahil yürürlükteki bütün yasaları etkin olarak uygulamak yeterlidir.
Halen yürürlükte olan 2006/17 sayılı Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler konulu Başbakanlık Genelgesi’nin hakkıyla uygulanması bile yeterli olacaktır. Genelge şiddetle mücadelede yapılması gerekenleri, bunların hangi kurumların görevi olduğunu ve hangi kurumlarla işbirliği içinde yapılması gerektiğini son derece kapsamlı ve bilimsel bir biçimde ortaya koymaktadır. Sadece bu genelgenin uygulanması bile, kadına karşı şiddetle mücadelede çok büyük bir adım olacak, anında birçok şiddet olayı önlenmiş olacaktır.
İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan ve onaylayan ilk ülke olan Türkiye’de, milyonlarca kadın, LGBTI+ ve çocuk can güvenlikleri ve en temel insan haklarının hiçe sayıldığı bir ortamda yaşam mücadelesi verirken, bu komisyon, adında belirtilen amaca ulaşmaktan acizdir.
Temel insan haklarını ilgilendiren bir uluslararası sözleşmeden, tek bir adamın kararı ile, Anayasa ve hukuka aykırı olarak çıkma girişimi hem ülkemizde hem dünyada da büyük bir kaygı ile izlenmektedir. Pek çok kesim bu Cumhurbaşkanı kararının iptalini ummaktadır. Bizim umudumuz eşitlik için mücadele azmimizdedir.
Bu açıklamamızın komisyon tutanaklarına geçmesini rica ederiz.
TBMM Kadına Yönelik Şiddet Araştırma Komisyonu davetine red yanıtımız
Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Sayın Başkanlığına,
Sayın Komisyon Üyelerine,
EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu olarak “Kadına yönelik şiddetin sebeplerinin tüm yönleriyle araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun 30 Haziran 2021 günü yapacağı toplantıya davet edildik. İstanbul Sözleşmesi’nin bir Cumhurbaşkanı kararı ile “feshedilmesi” girişiminden kısa bir süre önce kurulan bu komisyonun çalışmalarını yakından izleyen bir platform olarak bu daveti reddetmeye karar verdiğimizi komisyon üyeleri ve kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
Kadına karşı şiddetin sebeplerini araştıran ve şiddet mağdurlarına destek veren pek çok kadın ve LGBTI+ örgütünden oluşan bir platform olarak, şiddetin önlenmesinin bu alandaki bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmamız ile mümkün olacağı bilinci ve sorumluluğuyla hareket ediyoruz. Bu sebeple de gerek TBMM içinde gerek dışında bu amaç doğrultusunda samimi olarak çalışan herkesle bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz. Ancak söz konusu komisyonun kurulduğu anti-demokratik siyasi bağlam ve bugüne kadarki işleyişi, bilgi ve deneyimlerimizin karar alma süreçlerinde dikkate alınmadığını açık ve net olarak göstermiştir.
Nitekim söz konusu TBMM komisyonu kurulduğunda “Bu kaçıncı komisyon” diye sormuştuk. 25 Kasım 2014’te aynı adla kurulan komisyonun raporu bile açıklanmadı. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu alt komisyonu olarak kurulan İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması ile ilgili komisyonun raporu da yayınlanmadı. Çalışma raporlarının uygulanması bir yana, yayınlanmasının bile engellendiği koşullarda, şiddetin nedenlerini de çözüm yollarını da yeniden keşfediyor gibi yapan bir komisyonun davetini reddetmek hukuk dışı kararların üzerini örtmek işlevini gören bu komisyonu meşrulaştırmamak için yaptığımız bir seçimdir.
Kadına karşı şiddet alanında yapılan akademik araştırmalar ve sahadaki tecrübelerimiz şiddetin eşitsizlikten kaynaklandığını ve kadına karşı şiddeti önlemek için uygulanacak politikaların bel kemiğinin eşitliği sağlamak olduğunu ortaya koymaktadır. Kadına karşı şiddeti önlemek amacı ile kaleme alınmış en kapsamlı insan hakları sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi de bu temel bulgu üzerine inşa edilmiştir.
Buna rağmen, 20 Mart 2021 günü İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı tarafından “feshedilmesine” dair bir karar Resmi Gazete’de yayınlanmış, ve Sözleşme’yi 10 yıl önce oybirliği ile kabul eden TBMM’nin iradesi yok sayılmıştır. Bununla birlikte amacı kadına yönelik şiddeti araştırmak ve önlemek olan bu TBMM komisyonu, Cumhurbaşkanı kararıyla gerçekleşen fesih girişimini görmezden gelmiştir. Adeta komisyonun toplandığı odada bir fil oturmaktadır ve herkesten bu fil orada yokmuş gibi davranması beklenmektedir!
Elbette komisyona görüş sunan akademisyenler ve kadın örgütleri, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışın doğuracağı olumsuz sonuçlara değinmişler; raporları bile yayınlanmayan daha önceki TBMM komisyonlarında da yer alan onlarca çalışma ve sunumun dikkate alınması gerekliliğini vurgulayıp, kadına karşı şiddeti önlemek için yapılması gerekenlerin zaten yeterince somut olarak İstanbul Sözleşmesi’nde belirtildiğini vurgulamışlardır.
İstanbul Sözleşmesi’nin bel kemiği olan eşitlik ilkesine inanmadığını açıkça beyan eden ve toplumu kendi dini muhafazakar tahayyülü doğrultusunda şekillendirmeye çalışan mevcut iktidarın akla, bilime, hukuka ve vicdana aykırı, çoğu zaman tek bir adamın şahsi iradesiyle karar aldığı bir siyasi ortamda söz konusu TBMM komisyonunun kadına karşı şiddeti önlemesi mümkün görünmemektedir.
Şiddetin eşitsizlikten kaynaklandığının, erken ve çocuk yaşta evliliklerin şiddetle ilişkisinin ve şiddeti önlemek icin eşitliği sağlamak gerektiğinin bu konuda uzmanlığı olanlarca bilinmesine rağmen, konuya dair uzmanlığı olmayan (örneğin kadına karşı şiddeti “ayı geni” ile açıklayan), çok eşliliği savunan, 15 yaşında çocukların evlenmesini normalleştiren, 6284 sayılı kanunun kaldırılması konusunda talepleri olan kimselerin, ve kadın örgütlerini manşetleriyle hedefe koyan medya kuruluşlarının komisyona davet edilip dinlenmesi, bu komisyonun ciddiyetsiz ve bilimsellikten uzak yaklaşımını gözler önüne sermiştir.
Bu garabet davetliler listesine karşın, EŞİK olarak, komisyonu “tüm kuşkulu kadın ölümlerini mercek altına almaya;Yeldana Kaharmanbaşta olmak üzere ekonomik ve siyasal olarak nüfuzlu kişilerle ilgili cinsel saldırı ve cinayet iddialarının üzerinin kapatılmaması” için çalışmaya çağırmamıza rağmen, ve CHP, HDP ve İyi Parti’nin komisyon üyesi milletvekilleri bu talebi içeren üç ayrı dilekçeyi komisyona sunmuş ve Adalet ve İçişleri bakanlarının komisyona davet edilerek bilgi vermesini istemiş olmalarına rağmen, bakanlar komisyona bu konuya dair açıklama yapmak üzere teşrif etmemişlerdir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın komisyonda yaptığı pandemi döneminde kadına karşı şiddet oranlarındaki artışın “tolere edilebilir” olduğuna dair beyanı da mevcut iktidarın kadına karşı şiddet konusundaki vurdumduymazlığının bir örneğidir.
Nitekim geçtiğimiz hafta içinde Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ Partili komisyon üyeleri de komisyondan çekildiklerini açıkladılar. CHP ve İYİ Partili vekillerin gerekçeleri arasında komisyonda dinlenecek kişilerin komisyon üyelerine çok kısa süre önce bildirilmesi ve muhalefet milletvekillerine karşı Meclis teamülüne aykırı muamele gibi komisyonun işleyişine dair sorunlar da yer alıyor.
Amaç gerçekten “kadına yönelik şiddetin sebeplerinin tüm yönleriyle araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi” ise önceki komisyonların raporlarını okumak; halen yürürlükte olan yasaları ve genelgeleri uygulamak ve Cumhurbaşkanı tarafından İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı bir şekilde başlatılmış olan çıkma girişimini durdurmak ve Sözleşme dahil yürürlükteki bütün yasaları etkin olarak uygulamak yeterlidir.
Halen yürürlükte olan 2006/17 sayılı Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler konulu Başbakanlık Genelgesi’nin hakkıyla uygulanması bile yeterli olacaktır. Genelge şiddetle mücadelede yapılması gerekenleri, bunların hangi kurumların görevi olduğunu ve hangi kurumlarla işbirliği içinde yapılması gerektiğini son derece kapsamlı ve bilimsel bir biçimde ortaya koymaktadır. Sadece bu genelgenin uygulanması bile, kadına karşı şiddetle mücadelede çok büyük bir adım olacak, anında birçok şiddet olayı önlenmiş olacaktır.
İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan ve onaylayan ilk ülke olan Türkiye’de, milyonlarca kadın, LGBTI+ ve çocuk can güvenlikleri ve en temel insan haklarının hiçe sayıldığı bir ortamda yaşam mücadelesi verirken, bu komisyon, adında belirtilen amaca ulaşmaktan acizdir.
Temel insan haklarını ilgilendiren bir uluslararası sözleşmeden, tek bir adamın kararı ile, Anayasa ve hukuka aykırı olarak çıkma girişimi hem ülkemizde hem dünyada da büyük bir kaygı ile izlenmektedir. Pek çok kesim bu Cumhurbaşkanı kararının iptalini ummaktadır. Bizim umudumuz eşitlik için mücadele azmimizdedir.
Bu açıklamamızın komisyon tutanaklarına geçmesini rica ederiz.
Saygılarımızla,
EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu
29 Haziran 2021
iletisim@esikplatform.net