Bugün, 8 Mart dünya kadınlarının birlik, mücadele ve dayanışma günü. Her gün olduğu gibi bugün de hayatlarımıza ve haklarımıza sahip çıkıyoruz. Tüm engelleme girişimlerine karşın Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar ve LGBTİ+’lar olarak eylemler, canlı yayınlar, çevrimiçi etkinlikler ve gece yürüyüşleriyle sesimizi yükseltiyoruz.
Ataerkil iktidarlar, toplumsal cinsiyet eşitliğine ve kazanılmış haklarımıza karşı tüm gücüyle saldırırken, biz kadınlar, pandemiyle birlikte daha da derinleşen ekonomik, sosyal ve siyasal eşitsizliklere son verme mücadelemizi yerelden evrensele, dayanışmamız ile güçlendiriyoruz.
Haklarımıza yönelik saldırıların üstesinden ortak ve haklı mücadelemizle geliyoruz
Eşitlik mücadelemizle çıkarılmasını sağladığımız yasalara ve İstanbul Sözleşmesi, CEDAW gibi uluslararası sözleşmelere dair karalama kampanyası yürüten marjinal gruplar ile söylemini ortaklaştıran iktidar, hayatlarımızı ve eşit yurttaşlık haklarımızı siyasi pazarlık konusu yapmayı sürdürüyor. Kadın hareketi, toplum genelinde yüzde 90’lara yakın güvenilirlik oranlarına sahipken, iktidar bloğu ve ona bağlı medyanın da desteğiyle, kadın karşıtı marjinal grupların kamu kaynakları kullanılarak beslendiğini görüyoruz.
TCK 103. maddesinde düzenlenen çocuk cinsel istismarı suçunun faillerine yönelik tekrarlayan af girişimlerini; yoksulluk nafakasına süre sınırı getirilmesini ve İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekilmesini yıllardır verdiğimiz mücadele ile engelledik. 1 Ağustos 2020 itibarıyla EŞİK – Eşitlik için Kadın Platformu olarak kazanılmış haklarımıza yönelik saldırıların süreceği bilinciyle kurulduk, her an mücadeleye hazırlıklı olarak çalışıyoruz. Siz değerli basın mensupları aracılığıyla kamuoyuna yansıyan pek çok eylemle gündem yaratmayı başardık. İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik toplumdaki itirazların yüzde 17’lerden yüzde 7’ye kadar gerilemesini sağladık.
Yaşam biçimi tahakkümüne ve ayrımcılığa karşı mücadele ediyoruz!
Etnik köken ve inanç farlılıklarıyla sosyolojik çeşitliliğin zenginliğimiz olduğu; cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, yaş, medeni hal, engellilik, sınıfsal durum vb. nedenlerle ayrımcılığın olmadığı; hayatın her alanında cinsiyet eşitliğini mümkün kılacak eşit ve özgür bir yaşamı herkes için istiyor ve bunun kurulması için çalışıyoruz. Ailede, toplumda, devlette reis istemiyoruz. Yaşam biçimi tahakkümüne, nefret söylemine ve cinsiyete dayalı ayrımcılığa karşı mücadele ediyoruz.
Kadınlar işlerini kaybediyor! Devlet eliyle ekonomik şiddete maruz kalıyor!
Eğitim, sağlık, gıda sektörü gibi alanlarda yoğun olarak çalışan kadınlar, pandemi sürecinde artan ev içi bakım emeği ile birlikte küresel salgının yükünü en çok üstlenen kesim oldu. Bakım işlerinde çalışan pek çok kadın yaşamını yitirdi. Her 10 kadından en az 7’si yoksullaşırken, pek çok kadın işini kaybetti.
Kod 29 uygulamasıyla getirilen “iyi niyet ve ahlak” istisnası, işverene iddiasını ispat yükümlülüğü içermeden, keyfiyete açık halde emekçinin işini ve gelecekte iş bulma şansını kaybetmesine yol açıyor. Emek sömürüsüne açık bu düzenleme, sözde namus, iffet gibi cinsiyetçi önyargılardan uzak, cinsiyet eşitlikçi ve somut kriterler içerecek şekilde değiştirilmelidir. İşveren iddiasını ispatla yükümlü tutulmalı, emekçiyi, işverenin keyfiyetine terk etmeyecek bir düzenleme yapılmalıdır. Aksi davranıştaki işverenler için etkili, caydırıcı yaptırımlar getirilmelidir.
Kadınlar yaşamlarını yitiriyor! Her gün en az 3 kadın öldürülüyor!
Türkiye’de kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerinin çok yüksek oranlarda olduğunu yıllardır dile getiriyoruz. Pandemi döneminde dünyada ve Türkiye’de ev içi şiddet ve kadın cinayetleri daha da arttı ama şiddetle mücadele aynı ölçüde güçlenmedi tersine zaafa uğradı. EŞİK olarak “Her gün en az 3 kadın öldürülüyor; bu ülkede #CinskırımVar farkında mısınız?” diyerek Ağustos 2020’den itibaren dile getirdiğimiz taleplerimizi yineledik ve Meclis’i göreve çağırdık. Büyük çoğunluğu örgütlü kadınlardan gelen, aralarında sanatçı, gazeteci, akademisyen, STK temsilcilerinin de olduğu 300’den fazla video sesimize ses kattı ve kampanyamız milyonlara ulaştı.
İstanbul Sözleşmesi madde 70 ve Anayasa gereği göreve çağırdığımız Meclis’i izleyerek yayınladığımız TBMM İzleme Raporları ve bu raporları takiben yaşanan gelişmeler gösteriyor ki bizler, eşitlik adına nelerin yapılmadığını izlemiş ve kamuoyuna duyurmuş olmakla kalmadık Meclis’i dönüştürdük.
İktidar bizi şaşırtmadı!
Geçtiğimiz günlerde açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı, kadın kazanımlarını güvence altına almak bir yana İstanbul Sözleşmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine yer vermemektedir. Belediyelerde kadın danışma ve dayanışma merkezlerinin, üniversitelerde LGBTİ+ kulüplerinin kapatıldığı, anti demokratik dernekler yasası değişiklikleri ile örgütlenme özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda açıklanan bu eylem planı hak ihlallerine çözüm değil yasaklara meşruiyet kılıfı olmayı hedeflemektedir. Açıklama aşamasında “yeni anayasaya giden yolda bir adım” olarak tanımlanan plan, demokratik ilkelere ve evrensel insan hakları hukuku ölçütlerine aykırıdır. İktidarın süresini uzatma amacıyla giriştiği yeni anayasa sürecine alet olmayacağız, eşit yurttaşlık hakkımızın pazarlık malzemesi yapılmasına izin vermeyeceğiz. Ayrıca yüzde on seçim barajıyla oluşan parlamentoda sadece birkaç parti liderinin onayıyla yazılacak yeni bir anayasa darbe anayasasından daha demokratik ve daha meşru olmayacaktır. İktidar bizi şaşırtmadı, eşit yurttaşlık haklarımızı gözetmeyen bu eylem planını ve demokratik olmayan yöntemlerle gerçekleşen yeni anayasa yazım çağrısını kabul etmiyoruz. Anayasayı uygulamayanlar, Anayasa yapamaz.
Meclis Göreve
Yasamanın yürütmeyi denetleme görevini yok eden, “yerli ve milli” olduğu iddiasındaki başkanlık sisteminin ülkeyi bir çözümsüzlük ortamına sürüklediğini görüyoruz. Etkisizleştirilmeye, devre dışı bırakılmaya çalışılan meclise sahip çıkmaya çalışıyoruz. Toplumun egemenliği kendi elinde tutmasının en önemli yolu olan Meclis’in göstermelik hale getirilerek parça parça devre dışı bırakılmasına karşı çıkıyoruz. Egemenliğin halktan alınarak bir kişiye, bir aileye, bir dinin siyasal yorumuna terk edilmesine izin vermeyeceğiz. Bu egemenlik mücadelesinin demokrasi, laiklik ve hukuk devletini yaşatmak ya da imha etmek isteyenler arasında olduğunu biliyoruz. Tavrımızı net olarak ortaya koyuyor ve bu ortamı aşmak niyetiyle #MeclisGöreve çağrımızı yineliyoruz.
“Bir gün değil her gün 8 Mart, her gün mücadele” kararlılığı ile TBMM’yi 9 Mart Salı günü kadına karşı şiddeti ve cinskırıma varan kadın cinayetlerini önlemenin ilk adımı olarak bu konuda özel oturum düzenlemeye çağırıyoruz. Ayrıca tüm siyasi partileri, milletvekillerini belediyelerden meslek örgütlerine, üniversitelerden medyaya tüm sorumlulara sesleniyoruz: Göreviniz olanı yapın. Sizin göreviniz değilse, görevi olandan talep edin.
Eşitlik, Özgürlük ve Güvenli Yaşam için,
Cinskırımı Durdurmak için,
İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamak için,
MECLİS GÖREVE! HERKES GÖREVE!
Basın Toplantısında Gündeme Gelen Konularla İlgili Linkler:
Basın Açıklaması
Bugün, 8 Mart dünya kadınlarının birlik, mücadele ve dayanışma günü. Her gün olduğu gibi bugün de hayatlarımıza ve haklarımıza sahip çıkıyoruz. Tüm engelleme girişimlerine karşın Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar ve LGBTİ+’lar olarak eylemler, canlı yayınlar, çevrimiçi etkinlikler ve gece yürüyüşleriyle sesimizi yükseltiyoruz.
Ataerkil iktidarlar, toplumsal cinsiyet eşitliğine ve kazanılmış haklarımıza karşı tüm gücüyle saldırırken, biz kadınlar, pandemiyle birlikte daha da derinleşen ekonomik, sosyal ve siyasal eşitsizliklere son verme mücadelemizi yerelden evrensele, dayanışmamız ile güçlendiriyoruz.
Haklarımıza yönelik saldırıların üstesinden ortak ve haklı mücadelemizle geliyoruz
Eşitlik mücadelemizle çıkarılmasını sağladığımız yasalara ve İstanbul Sözleşmesi, CEDAW gibi uluslararası sözleşmelere dair karalama kampanyası yürüten marjinal gruplar ile söylemini ortaklaştıran iktidar, hayatlarımızı ve eşit yurttaşlık haklarımızı siyasi pazarlık konusu yapmayı sürdürüyor. Kadın hareketi, toplum genelinde yüzde 90’lara yakın güvenilirlik oranlarına sahipken, iktidar bloğu ve ona bağlı medyanın da desteğiyle, kadın karşıtı marjinal grupların kamu kaynakları kullanılarak beslendiğini görüyoruz.
TCK 103. maddesinde düzenlenen çocuk cinsel istismarı suçunun faillerine yönelik tekrarlayan af girişimlerini; yoksulluk nafakasına süre sınırı getirilmesini ve İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekilmesini yıllardır verdiğimiz mücadele ile engelledik. 1 Ağustos 2020 itibarıyla EŞİK – Eşitlik için Kadın Platformu olarak kazanılmış haklarımıza yönelik saldırıların süreceği bilinciyle kurulduk, her an mücadeleye hazırlıklı olarak çalışıyoruz. Siz değerli basın mensupları aracılığıyla kamuoyuna yansıyan pek çok eylemle gündem yaratmayı başardık. İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik toplumdaki itirazların yüzde 17’lerden yüzde 7’ye kadar gerilemesini sağladık.
Yaşam biçimi tahakkümüne ve ayrımcılığa karşı mücadele ediyoruz!
Etnik köken ve inanç farlılıklarıyla sosyolojik çeşitliliğin zenginliğimiz olduğu; cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, yaş, medeni hal, engellilik, sınıfsal durum vb. nedenlerle ayrımcılığın olmadığı; hayatın her alanında cinsiyet eşitliğini mümkün kılacak eşit ve özgür bir yaşamı herkes için istiyor ve bunun kurulması için çalışıyoruz. Ailede, toplumda, devlette reis istemiyoruz. Yaşam biçimi tahakkümüne, nefret söylemine ve cinsiyete dayalı ayrımcılığa karşı mücadele ediyoruz.
Kadınlar işlerini kaybediyor! Devlet eliyle ekonomik şiddete maruz kalıyor!
Eğitim, sağlık, gıda sektörü gibi alanlarda yoğun olarak çalışan kadınlar, pandemi sürecinde artan ev içi bakım emeği ile birlikte küresel salgının yükünü en çok üstlenen kesim oldu. Bakım işlerinde çalışan pek çok kadın yaşamını yitirdi. Her 10 kadından en az 7’si yoksullaşırken, pek çok kadın işini kaybetti.
Kod 29 uygulamasıyla getirilen “iyi niyet ve ahlak” istisnası, işverene iddiasını ispat yükümlülüğü içermeden, keyfiyete açık halde emekçinin işini ve gelecekte iş bulma şansını kaybetmesine yol açıyor. Emek sömürüsüne açık bu düzenleme, sözde namus, iffet gibi cinsiyetçi önyargılardan uzak, cinsiyet eşitlikçi ve somut kriterler içerecek şekilde değiştirilmelidir. İşveren iddiasını ispatla yükümlü tutulmalı, emekçiyi, işverenin keyfiyetine terk etmeyecek bir düzenleme yapılmalıdır. Aksi davranıştaki işverenler için etkili, caydırıcı yaptırımlar getirilmelidir.
Kadınlar yaşamlarını yitiriyor! Her gün en az 3 kadın öldürülüyor!
Türkiye’de kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerinin çok yüksek oranlarda olduğunu yıllardır dile getiriyoruz. Pandemi döneminde dünyada ve Türkiye’de ev içi şiddet ve kadın cinayetleri daha da arttı ama şiddetle mücadele aynı ölçüde güçlenmedi tersine zaafa uğradı. EŞİK olarak “Her gün en az 3 kadın öldürülüyor; bu ülkede #CinskırımVar farkında mısınız?” diyerek Ağustos 2020’den itibaren dile getirdiğimiz taleplerimizi yineledik ve Meclis’i göreve çağırdık. Büyük çoğunluğu örgütlü kadınlardan gelen, aralarında sanatçı, gazeteci, akademisyen, STK temsilcilerinin de olduğu 300’den fazla video sesimize ses kattı ve kampanyamız milyonlara ulaştı.
İstanbul Sözleşmesi madde 70 ve Anayasa gereği göreve çağırdığımız Meclis’i izleyerek yayınladığımız TBMM İzleme Raporları ve bu raporları takiben yaşanan gelişmeler gösteriyor ki bizler, eşitlik adına nelerin yapılmadığını izlemiş ve kamuoyuna duyurmuş olmakla kalmadık Meclis’i dönüştürdük.
İktidar bizi şaşırtmadı!
Geçtiğimiz günlerde açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı, kadın kazanımlarını güvence altına almak bir yana İstanbul Sözleşmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine yer vermemektedir. Belediyelerde kadın danışma ve dayanışma merkezlerinin, üniversitelerde LGBTİ+ kulüplerinin kapatıldığı, anti demokratik dernekler yasası değişiklikleri ile örgütlenme özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda açıklanan bu eylem planı hak ihlallerine çözüm değil yasaklara meşruiyet kılıfı olmayı hedeflemektedir. Açıklama aşamasında “yeni anayasaya giden yolda bir adım” olarak tanımlanan plan, demokratik ilkelere ve evrensel insan hakları hukuku ölçütlerine aykırıdır. İktidarın süresini uzatma amacıyla giriştiği yeni anayasa sürecine alet olmayacağız, eşit yurttaşlık hakkımızın pazarlık malzemesi yapılmasına izin vermeyeceğiz. Ayrıca yüzde on seçim barajıyla oluşan parlamentoda sadece birkaç parti liderinin onayıyla yazılacak yeni bir anayasa darbe anayasasından daha demokratik ve daha meşru olmayacaktır. İktidar bizi şaşırtmadı, eşit yurttaşlık haklarımızı gözetmeyen bu eylem planını ve demokratik olmayan yöntemlerle gerçekleşen yeni anayasa yazım çağrısını kabul etmiyoruz. Anayasayı uygulamayanlar, Anayasa yapamaz.
Meclis Göreve
Yasamanın yürütmeyi denetleme görevini yok eden, “yerli ve milli” olduğu iddiasındaki başkanlık sisteminin ülkeyi bir çözümsüzlük ortamına sürüklediğini görüyoruz. Etkisizleştirilmeye, devre dışı bırakılmaya çalışılan meclise sahip çıkmaya çalışıyoruz. Toplumun egemenliği kendi elinde tutmasının en önemli yolu olan Meclis’in göstermelik hale getirilerek parça parça devre dışı bırakılmasına karşı çıkıyoruz. Egemenliğin halktan alınarak bir kişiye, bir aileye, bir dinin siyasal yorumuna terk edilmesine izin vermeyeceğiz. Bu egemenlik mücadelesinin demokrasi, laiklik ve hukuk devletini yaşatmak ya da imha etmek isteyenler arasında olduğunu biliyoruz. Tavrımızı net olarak ortaya koyuyor ve bu ortamı aşmak niyetiyle #MeclisGöreve çağrımızı yineliyoruz.
“Bir gün değil her gün 8 Mart, her gün mücadele” kararlılığı ile TBMM’yi 9 Mart Salı günü kadına karşı şiddeti ve cinskırıma varan kadın cinayetlerini önlemenin ilk adımı olarak bu konuda özel oturum düzenlemeye çağırıyoruz. Ayrıca tüm siyasi partileri, milletvekillerini belediyelerden meslek örgütlerine, üniversitelerden medyaya tüm sorumlulara sesleniyoruz: Göreviniz olanı yapın. Sizin göreviniz değilse, görevi olandan talep edin.
Eşitlik, Özgürlük ve Güvenli Yaşam için,
Cinskırımı Durdurmak için,
İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamak için,
MECLİS GÖREVE! HERKES GÖREVE!
Basın Toplantısında Gündeme Gelen Konularla İlgili Linkler: